Sayfalar

20 Ocak 2013 Pazar

İletişim ve Halkla İlişkiler

İletişim ve Halkla İlişkiler

Lİder Tipleri

Lİder Tipleri

Sınıf Yönetimi

Sınıf Yönetimi

Eğitime Genel Bakış

Eğitime Genel Bakış

Eğitimde Kalite ve Yönetim

Eğitimde Kalite ve Yönetim

Bilgi Toplumunda Eğitimin Anlamı

Bilgi Toplumunda Eğitimin Anlamı

Kitap Okuma

Kitap Okuma

KUR’AN-I KERİM’DE KİŞİSEL GELİŞİMİMİZİ SAĞLAYACAK AYETLER


İŞTE KUR’AN-I KERİM’DE KİŞİSEL GELİŞİMİMİZİ SAĞLAYACAK AYETLER
Kur’an’ı Kerim’de kişisel gelişim  ayetlerinden bazıları:
İsra 37: Kibirli olma  davran.
Müddesir 1-5: Kendini fazla abartma.
Tekvir 25-27: Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma.
Bakara 156: Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma.
Beled 5-6: Her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme.
Hucurat 10: Büyüklük kompleksine kapılıp insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma.
Muhammed 7: İyiliği karşılık beklemeden yap.
YARATILANIN TAVSİYE ETTİĞİ KİŞİSEL GELİŞİM REHBERİ DAHA YARARLI OLUR YOKSA YARATAN’IN TAVSİYE ETTİĞİ KİŞİSEL GELİŞİM REHBERİ Mİ ?
Rum 21: Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster.
Vakıa 83-87: Ölümden korkmak yerine ölüm gerçeğiyle yüzleş.
Bakara 263: Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme.
Furkan 63: Sana yapılen kötülüğün karşılığını vermek yerine. Öfkenin dinmesini bekle.
İnşirah 1-3: Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle.
Maun 4-5: Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma. Söyleyeceklerini iyi tart.
Mücadele 7: Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma.
Rahman 7-9: Çıkarcı olma. Adil davran.
Tekasür 1-2: Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme.
Tevbe 40: En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma.
Fatır 19-22: Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine senden zor durumda olanları görüp rahatla.
Fecr 27-28: En sevdiğin şeyleri başkalarıyla paylaşmanın keyfine var.
Hakka 33-35: Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda etme.
Haşr 10: Muhatabına güvenmek istiyorsan önce sen güvenilir ol.
Kalem 1-2: Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü insanların yararına kullan.
Münafıkun 4: Bencil olma tebrik etmeyi bil.
Saff 2: Yalandan uzak dur.
Yusuf 32-33: Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin hayatını esir almasına izin verme.
Ankebut 41: İyi bir dostun paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma.
Al-I İmran 92: İyilik yapma arzunu şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır asla unutma.
En’am 50: Önyargılarla hayatı kendine zehir etme.
En’am 60: Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler hayatının kabusu olmasın.
Felak 1-5: Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç.
Hacc 46: Kendini hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama.
İbrahim 42: Merhametli olmaktan asla vazgeçme.
İsra 23: Anne ve babana ‘off’ bile deme.
Nisa 149: Kendini sürekli övmekten uzak dur.
Yunus 12: Vazgeçilmez  olmadığını Kabul et.
Enfal 56: Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma.
Furkan 43: Heveslerini kendine ilah edinme.
Necm 3: İnanma duygunu diri tut.
Nisa 58: Karar verirken vicdanının sesini duymazlıktan gelme

Beyin Fırtınası


Beyin Fırtınası sunusu

19 Ocak 2013 Cumartesi

Sayılar Sunusu

Sayılar Sunusu

Rasyonel ve Ondalık Sayılar


Rasyonel ve Ondalık Sayılar

Karmaşık Sayılar


Karmaşık Sayılar

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ DERS NOTLARI

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ DERS NOTLARI

Polinomlar Sunusu


Polinomlar Sunusu

İntegral Sunusu


İntegral Sunusu

Fonksiyonlar Sunusu


Fonksiyonlar Sunusu

Türev Sunusu


Türev Sunusu

Vektörler


      Vektörler

İşlem Önceliği Sunusu


   İşlem Önceliği Sunusu

Doğal Sayılar Sunusu

Doğal Sayılar Sunusu

Kesirlerle ilgili sunu

Kesirlerle ilgili sunu

Matematiği Sevdirmenin 10 Yolu

Matematiği Sevdirmenin 10 Yolu

Oran - Orantı Sunusu

Oran - Orantı Sunusu

Hücre Organelleri


Hücre Organelleri

A-Hücresel görevler ve ilgili yapılar
1-Hücre bölünmesinde rol alan yapılar
Çekirdek, Kromozomlar, Sentriol, Mikrotubule, Mikrofilament
2-Bilgi depolama ve aktarma
Çekirdek, Kromozom, DNA -> mRNA -> ribozom -> Enzim ve Proteinleri
3-Hücre zarı yapı maddeleri salgı maddeleri oluşturur
Ribozom, Granüllü ER, Düz ER, Golgi cihazları ve Veziküller
4-Lipid sentezi ve Zararlı maddelerin etkisizleştirilmesi
Düz ER
5-Sindirim ve geri dönüşüm
Lizozom ve Besin kofulu
6- H2O2 _ H2O + O2 Dönüşümü Peroksizom
7-Yapısal bütünlüğü korunması (Hücre iskeleti)
Mikrotubul, Mikrofilament, Ara filamentler,
8-Hücre hareketi
Siller ve Flagella, Mikrotubul, Mikrofilament (actin) ve Pseudopod(Yalancı ayak)
9-Çevre ile Madde alış verisi
Hücre zarı ve Veziküller
10-Hücreler arası bağlantılar
Desmosomes, Plasmodesma
11-Bitkilerde hücreler arası iletişim
Plazmodezma
12-Fotosentez: İnorganik maddelerden organik madde sentezi
Kloroplast
13-Metabolik atıkların depolanması dısa atılması
Vacuole
14-Solunum: Organik maddelerden oksijen kullanarak ATP (Enerji) üretimi
Mitokondri
15-Protein sentezi
Ribozom
16-Hücre osmotik basıncını düşüren
Mitokondri, Ribozom
17-Hücre osmotik basıncını artıran
Kloroplast, Lizozom
18-Çift katlı zar yapıdan oluşur
Kloroplast, Mitokondri
19-Tek katlı zar yapıdan oluşur
ER, Golgi cihazı, Lizozom, Peroksizom, Kofullar
20-Yapısında zar taşımayan organeller
Ribozom, Sentrozom
21-Hücrede madde tasınımında rol alırlar
Mikrotübül, Mikroflament, Motor proteinler, Veziküller, ER
22-Hücrede madde depolanmasında rol alırlar
Koful, ER, Levkoplast, Sitoplazma
23-Yapısında nükleik asit bulundurur
Çekirdek, Mitokondri, Kloroplast, Ribozom
B-Hücresel yapılar ve ilgili görevler
a. peroxisome
Yağların oksidasyonu, fotorespirasyon, hidrojen peroksitin parçalanması
b. microfilament
hücre iskeleti, hücre hareketi, organel hareketi
c. mitochondria
hücresel solunum; Krebs döngüsü, elektron transferi,
ATP sentezi
d. flagella
hareket
e. Çekirdek zarı
Çekirdeği korur ve madde giriş çıkısını düzenler
f. kromatin
yoğun DNA; heterokromatin (etkin olmayan) ve eukromatin (etkin)
g. çekirdek
genetik bölge; hücre süreçlerini kontrol eder
h. çekirdekçik
rRNA sentezi ve ribozom alt birimleri sentezi
I. ribosome
hücresel protein sentezi ; 2 altbirimli (büyük ve küçük)
j. granüllü ER
protein sentezi ve salgısal protein üretim ortamı
k. hücre zarı
Ulaştırma, tanıma ve hücre destek
l. granülsüz ER
Yağ sentezi, karbonhidrat metabolizması ve zararlı maddelerin yıkılması
m. Golgi aygıtı
ER lerden gelen maddelerin aktifleşmesi, birleşmesi, depolama
n. lysosome
Hücre içi sindirim: Autofag ve fagositoz
o. mikrotubule
Hücre iskeleti, sil- kamçı oluşumu, madde ve organel taşıma
s. sentriol
mikrotübül, sil, kamçı oluşumu, hücre bölünmesi
C-Hücre iskelet yapıları ve görevleri
1-Mikrotubul
Tübilinden oluşmuş içi bos tüpsü sarmal yapıda hücre sekli verir destekler, organel hareketi, kromozom hareketi, sil, kamçı ve sentroil oluşumu
2-Mikrofilament
(actin filamentler)
actin monomerlerin iki bükülmüş zincirleri kas kasılma, hücre sekli korumak pseudopodla hücresel hareket, sitoplazma akısı
3-Ara filamentler
Lifli proteinler (keratin) hücreye sekil verir, hücreler arası bağlantıların oluşumu
D- Hücre içi zar sistemi
a. Golgi - ER lerde üretilen maddelerin yağ, protein ve polisakkaritleri kullanılacakları yerlere iletmek için veziküller yapılara aktarır, Bu maddelerin aktifleştirilmesi, Bu  maddelerden karmaşık, bileşiklerin (Glikolipid, liporotein, fosfolipid vb) oluşumu, taşıyıcı-salgı Vezikülleri, Lizozom oluşumu
b. Taşıyıcı vezikül - ER ürünlerini hücre içinde değişik birim ve bölgelere taşıyan organel
c. Çekirdek zarı- İki katlı ve porlu zar yapı; Kalıtsal yapıların(Kromozom-DNA)korunmasını sağlar. Çekirdek plazması ile sitoplazma arasında Maddelerin (mRNA, tRNA, Ribozom alt birimleri, Enzim ve Proteinler)Geçişini kontrol eder
d. Granüllü ER -Taşıdıkları ribozomlarla hücre dışı görev yapan proteinsel (Enzim, Hormon)maddeler, Lizozom ve Peroksizom enzimleri. Hücre zar yapısına katılacak enzimler, reseptörler vb sentezlenmesi, taşınması
e. Granülsüz ER – Taşıdıkları enzimlerle Lipidlerin ve Karbonhidratların sentezi, zarlı maddelerin (toksin, uyuşturucu ve alkol) metaboliz edilmesi; kas hücrelerinde Ca iyonu depolar
f. Salgı veziküllü – Er ve Golgide oluşan zar proteinleri (Taşıyıcı, enzim, reseptör vb), steroid-proteinsel Hormonlar, Hücre dışında rol alan enzimlerin zara taşınması eklenmesi ve ekzositozla dış ortama atılması
g. Hücre zarı - Seçici geçirgen özelliği ile madde Alışverişi, ER ve veziküllerin oluşumu, tanıma, tutunma, koruma
h. Lizozom – Taşıdığı sindirim enzimleri ile hücre içi sindirim; Dış ortamdan hücreye alınan besin ve Mikroorganizmaları sindirmek(Fagositoz),Hücre içinde işlevsiz organel ve makro moleküleri sindirmek(Otofagosom).
E- boşlukları doldurun 
1. ER lerde üretilen maddelerin zar ve diğer hücre yapılarına taşınmasını sağlar
Taşıyıcı veziküller
2. Mitokondrial enzimlerinin bulunduğu iç zar yapı
Krista
3. Hücreler arası bağlanma,tanımlama işlevi yapan glikolipid katman
Glikokaliks
4. Yağların oksidasyon enzimi ve katalaz bulunduran küçük kese eklinde zar yapı
peroksizom
5. Kloroplastlarda klorofil taşıyan kese seklinde zar yapılar
Grana
6. sil veya kamçıların hücreye bağlanma ve hareketinin gerçekleşmesini sağlayan yapı
bazal cisim
7. Çekirdek zarı ve hücre zarı arasındaki sıvı ortam
Sitoplazma
8. Hücrede sekil ve organel konumlarını belirler
Hücre iskeleti
9. Madde, organel taşınması, hücre hareketi ve sitokinezi gerçekleştirir
Mikroflament
10. Bitki hücresinde su, hava, artık madde depolar
koful
F-Endosimbiyoz Teorisini destekleyen kanıtlar
1-Boyutları: mitokondri ve kloroplast bakteri boyutlarına yakındır
2- DNA: mitokondri ve kloroplastta bakteriler gibi dairesel DNA bulunur ve çoğalmaları bakterilere benzer. (mitoz görülmez)
3-Proteinleri: mitokondri ve kloroplastta bakteri benzer taşıyıcı ve zar
proteinleri var. mitokondri ve kloroplast proteini kendi sentezlemek için
mRNA , tRNA ve ribozom taşır.
4-Ribozom özellikleri: mitokondri ve kloroplast ribozomları boyut, kimyasal olarak bakterilere daha yakın yapıdadır ve eukaryot bakteriler gibi antibiyotiklere duyarlılıkları vardır.
5-Zar yapısı: Mitokondri ve kloroplast dış zarları hücre zarı özelliklerinde olup iç zarları özgündür.

Konuşma bozuklukları

Konuşma bozuklukları

Kardeş Kıskanlığı

Kardeş Kıskanlığı

Ana-baba çocuk ilişkileri

Ana-baba çocuk ilişkileri

Ergene olumlu davranış kazand.

Ergene olumlu davranış kazand.

Okul öncesi eğitimi

Okul öncesi eğitimi

Ergenlerde en sık görülen psikopatolojiler

Ergenlerde en sık görülen psikopatolojiler

İslama Göre Çocuk Psikolojisi

İslama Göre Çocuk Psikolojisi

Zor Çocuk Eğitimi

Zor Çocuk Eğitimi

1.sınıf öğrencilerin velilerine öneriler

1.sınıf öğrencilerin velilerine öneriler

Çocuğa hayır demek çözüm değil

Çocuğa hayır demek çözüm değil

Anne - Baba Eğitimi

Anne -  Baba Eğitimi

Ergenle iletişim nasıl olmalı?

Ergenle iletişim nasıl olmalı?

Çocukla İletişim sunusu

Çocukla İletişim

Çocuğun Mahremiyet Eğitimi

Çocuğun Mahremiyet Eğitimi sunusu

Çocuğa Sorumluluk Kazandırmak

Çocuğa Sorumluluk Kazandırmak
Çocuğa Sorumluluk Kazandırmak

Anne - Baba Tutumları Sunusu

Anne - Baba Tutumları Sunusu

Ergenle iletişim nasıl olmalı?

Ergenle iletişim nasıl olmalı?

Canlilarin Çeşitliligi sunusu

       
                      Canlilarin Çeşitliligi sunumunu indir

Fotosentez Sunusunu İndir


           Fotosentez Sunusunu İndir

17 Ocak 2013 Perşembe

Yalnızlık duygusunun en iyi ilacı


Yalnızlık duygusunun en iyi ilacı!

Emeklilik öncesinde hissedilmemiş yalnızlık duygusunun ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Burada önemli olan bu duygunun yıkıcı ve zararlı olmasına izin vermemektir. Emeklinin kendisine bir uğraş edinmiş olması, aile ve sosyal ilişkilerini sağlıklı sürdürüyor olması onları bu duygudan korur.

Yanlızlık emekliliğin kaçınılmaz sonucu mudur?


Emeklilik dönemi kent ve sanayi yaşamının bir parçası. Kır ve tarım toplumunda emeklilik diye bir şey yok. Kent yaşamının çekirdek aile düzeni içinde emekli olmak ailenin küçüldüğü, çocukların evi terk ettiği döneme denk gelir. Genelde eşlerin baş başa kaldığı dönem olarak ele alınır, evde nüfus azalmıştır.

Diğer yandan geleneksel aile özelliklerine sadık olarak yaşamış olanlar için ev nüfusunun evlenen çocuklarının katılması ile arttığı döneme denk gelir. Her iki durumda da ortak sonuç yalnızlıktır.

Çekirdek düzende yalnızlık somut bir biçimde karşımıza çıkarken geleneksel aile içinde çocukların yaptığı evliliklerin yarattığı dinamiklerle sayı artmasına karşın ilişkilerin değişmesi sonrasında yalnızlık duygusu hissedilir. Bu duygu ile ev içinde baş etmek ancak eşlerin birbirine katkısı ile olacaktır.

Bu dönemde herkes bu yanlızlık duygusu içine girer mi?

Emeklilik döneminde yalnızlık duygusuna daha çok sosyal destek görmeyenler girebiliyor. Başta aile bireyleri olmak üzere arkadaş, akraba desteği özellikle bizim kültürümüzde yalnızlıktan koruyor.

Ancak sıklıkla eş ölümü sonrasında yalnızlık duygusunun daha yoğun olarak hissedildiği bilinmekte. İlerleyen yaşla yaşıtı kişi sayısının azalması da sosyal paylaşımı etkiliyor. Uğraşısı olan ve bunu yürüten kişiler yalnızlıktan kendilerini daha rahat koruyabiliyor.

İş yaşamının getirdiği sosyal ilişkinin bitmesi ne gibi etki yaratır?

Emeklilik uzun çalışma yaşamının sonucu olarak iş ortamının sağladığı sosyal desteğin de bir anlamda sonlandığının işaretini taşır. İş yaşamından uzaklaşmak onun etrafında sağlanmış olan sosyal ilişki ve iletişiminde sonlanması anlamını gelir. İş yaşamında edinilen rutin gündelik yaşamdan uzaklaşmanın da eklenmesi ile sosyal anlamda bir yalnızlık duygusu ortaya çıkacaktır. Eğitim, çalışma yaşamı, sosyal etkinlikler sonucunda kazanılmış olan ilişkiler yalnızlık duygusunun şiddetini ve ele alınmasında gösterilecek başarıyı şekillendirir.

Boşluk hissi kişide farklı sağlık sorunlarının çıkmasına neden olabilir mi?

Yalnız olduğunu hisseden ve bu duygunun yoğunluğundan korunamayan kişilerde başta çökkünlük olmak üzere birçok ruhsal ve bedensel sorunların daha sık ortaya çıktığı ileri sürülebiliriz.

Çevresindeki kişiler nasıl yardımcı olabilir?

Yalnızlık duygusunu hisseden ve bunu ifade edenlere üyesi olduğu aile bireyleri, arkadaş ve sosyal çevresinin yardımı ,azalmış olan ilişkilerinin çoğaltılması yoluyla yardımcı olabilir. Kamu kuruluşları ve sosyal derneklerin düzenleyecekleri etkinlikler yalnızlık duygusu ile baş etmeye yardımcı olur.

Yalnızlık duygusu ile baş etmekte kişinin başta aile bireyleri ve eşi olmak üzere kurduğu insan ilişkilerinin olumlu etkisi kadar kendisini yalnız hissettirmeyecek bir uğraşısının olması önemlidir. Uğraşı (hobi) alanları sanıldığının aksine çok geniş bir yelpaze içindedir.

Her emekli kendisine yakışan, sevdiği bir uğraşı alanı için önceden hazırlıklı olmayabilir, ancak emeklilik aşaması öncesinde edindiği ya da kendisine yakıştırdığı uğraşı alanına girmesi yalnızlıkla baş etmesinde önemli olacaktır. İlerleyen zaman içinde bu uğraş emeklinin başka alanlara ve ilişkilere, kimi durumlarda yeni kazançlara ulaşmasına yol açacaktır.

Kadın ve erkekte durum farklı mıdır?

Evet. Kadın-erkek emeklilerin yalnızlık duyguları farklı olabilir. Kadınlar emekli olduklarında aktif iş yaşamları ile eş zamanlı yürüttükleri ev (ve sosyal) ilişkilerini korurlar. Bu nedenle çoğu emekli kadın emeklilik yaşamı ile günlük tempolarında erkeklerin düştükleri işsiz ve hedefsiz olmadan uzaktırlar.

Hangi durumda profesyonel destek almalıdır?

Yalnızlık duygusunun yoğunluğu terk edilmişlik hissedilmesine de yol açacaktır. Peşi sıra değersizlik, işe yaramama gibi birçok olumsuz ve kişiyi çökkünlüğe yöneltecek süreçlerin başlaması kaçınılmaz olur. Bu nedenle benzer duygulanımın ortaya çıktığı ya da yoğunlaştığı durumlarda tıbbi, ruhsal yardım almak için uzmanlara başvurmak gerekir.

Ölüm korkusunu hayattan tat alma duygusuyla değiştirin

Yaşlandıkça hiç kimsenin kabullenmek istemediği ölüm gerçeği daha yakından algılanmaya başlar. Bu korku yoğun hissedilmesine rağmen yaşamın her anının tadını alma duygusu da önceki yıllarda olmayan biçimde gelişmiştir. Burada önemli olan kişinin ölüm korkusu yerine hayattan zevk alma duygusunu ön plana çıkartabilmesidir.

Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı insandır. Soyut kavramın gelişmeye başladığı çocukluk döneminden itibaren kişi ölüm korkusu taşır. Bu korku çocuk ve gençlerde çoğu zaman o denli kuvvetli hissedilmez ya da hissedilse bile kısa süre içinde yerini başka duygulara bırakır. Emekli olan kişinin yaşı ile uyumlu olarak ölümle karşılaşması ve yitirdiği insan sayısı fazla olmaya başlamıştır. Ölüm geri dönüşü olmayan ayrılıktır. Bilinmezleri içerir ve kaçınılmazdır.

Bu korku emeklilik döneminde olan herkeste yaşanır mı?

Ölüm korkusu her emekli kişinin yaşadığı bir duygu olarak görülmemeli, ancak ilerlemiş yaş nedeniyle zihinde daha sık yer aldığı bir gerçektir. Gençlik döneminde de ölüm korkusu olur, olabilir. Bu korkunun emekliliğe özgü bir duygu olduğu ileri sürülemez. Huzurlu, sağlıklı, keyifli bir yaşamı olan kişinin emekli olmuş olması nedeniyle ölüm korkusunu mutlaka hissetmesi gereken bir duygu olarak ele alınamaz.

Temelinde ne yatar?

Ölüm korkusunun daha yoğun olarak hissedilmesinin altında ilerleyen yaş yer alır. İlerleyen yaş ömründe sonlarında olunduğunun işareti olarak kabul edilir.

Ölüm korkusu ortaya çıkan bir kişideki davranış değişiklikleri nasıl olur?

Ölüm korkusu yoğun olarak ortaya çıkması ile birlikte diğer bütün korkulara karşı gösterilen ortak tepki gösterilir. Tehlike işareti taşıdığı için korkular önlem alınmasına yol açacaktır. Bu önlemler korkunun şiddetine göre çok değişik ve farklı boyutlarda karşımıza çıkacaktır. Öncelikle sağlık konularında aşırı özen sergilenir.

Hangi durumda profesyonel destek almalıdır?

Ölüm korkusu karşısında bu korku ile baş edebilmesi için kişinin sağlık durumunun değerlendirilmesi ve yaşamını tehdit eden ya da zorlayan olası hastalıklarına karşı uygun tedaviye ulaşması sağlanmalıdır. Bu korkuya karşı gerekirse ruhsal destek almak için profesyonel yardım alınmasını gündeme getirmek gerekir.

SERDA KIVILCIM - BUGÜN GAZETESİ

2013 Ygs Lys İçin 1,9 Milyon Başvuru


2013 Ygs Lys İçin 1,9 Milyon Başvuru

ÖSYM, 2013 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi'ne 1 milyon 923 bin 33 adayın başvurduğunu bildirdi.

Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nden (ÖSYM) yapılan açıklamaya göre, dün başvuru işlemlerinin tamamlandığı 2013 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi'ne (ÖSYS) toplam 1 milyon 923 bin 33 aday başvurduğu kaydedildi.

Başvuranların 870 bin 829'u kız, 1 milyon 52 bin 204'ünü ise erkek adaylar oluşturdu.
Adaylardan 1 milyon 851 bin 326'sı 2013-YGS'ye girmek için, 71 bin 707'i ise Sınavsız Geçiş hakkı için başvurdu.

2013-ÖSYS'ye,
- Henüz bir ortaöğretim kurumundan mezun olmayan 800 bin 810,
- Ortaöğretim kurumundan mezun olan ve geçmişte bir yükseköğretim programına yerleşmemiş 561 bin 460
- Önceki yıllarda bir yükseköğretim programına yerleşmiş 560 bin 763 aday başvurdu.

YGS, 24 MART'TA

2013-YGS, 24 Mart tarihinde yapılacak. Başvurusunu tamamlamış adaylar, 20 Ocak 2013 saat 23.59'a kadar TC Kimlik Numaraları ve şifreleri ile https://ais.osym.gov.tr internet adresinden sınav merkezi tercihlerini, kimlik bilgilerini ve iletişim adreslerini güncelleyebilecek.

15 Ocak 2013 Salı

OKUYANIN SAÇI DAHA ÇOK DÖKÜLÜYOR


OKUYANIN SAÇI DAHA ÇOK DÖKÜLÜYOR

Saç dökülmesine yönelik tüketici araştırmasına göre, Türkiye’de üniversite okuyan kişiler okumayanlara göre daha fazla saç dökülmesi sorunu yaşıyor.

15 eczane ve 750 kişi ile gerçekleştirilen araştırmaya göre, saç dökülmesi şikâyeti ile eczaneye başvuranların yüzde 40’ı üniversite, yüzde 47’si lise ve yüzde 12’si ilkokul mezunu.

Saç dökülmesi için eczaneye gelenler genelde erkekler. Ancak yüzde 32’lik oranında kadınlar da aynı sorun için eczaneye başvuruyor. Saç dökülmesi problemi yaşayanların yaş ortalaması 29 ve soruna çözüm arayanların yüzde 70’i bekar.

2015'E KADAR DEPREM OLACAK ŞEHİRLER?


Deprem Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, 2013-2015 yılları arasında deprem olma ihtimali yüksek olan bölgeler ve şehirleri açıkladı

Prof. Ahmet Ercan Türkiye'de 2013-2015 arasında beklenen depremleri açıkladı. Hazırlanan haritaya göre en riskli bölge Ege. Deprem sırasında yangınlar, seller, heyelanlar olacak ama Ege'deki sarsıntılar Marmara'yı etkilemeyecek.

İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ercan Türkiye'nin 2012-2015 yılları arasındaki deprem haritasını çıkardığı çalışmasını tamamladı.

Dünyanın dış çekirdeğindeki hareketin 1998'den sonra on kat arttığını ve bu tarihten sonra Türkiye'de büyük depremler yaşandığını söyleyen Prof. Ercan, "Deprem, sel, yangın ve heyelan gibi afetlerde 2013-2015 yılları zirve zamanı olacak. Türkiye'de çok sayıda deprem meydana gelecek. Ege, Güneydoğu ve Doğu Anadolu gergin. Marmara ise sakin görünüyor" dedi.

Star'ın haberine göre; Prof. Ercan, harita üzerinde üçgenler belirleyerek 2013-2015'te büyüklüğü yıkıcı sınır 6.2'den büyük olması beklenen yerleri açıkladı.

İŞTE DEPREM BEKLENEN İLLER?

Saroz Körfezi'nde 8 Ocak'ta meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, beklenen Marmara depremi ne zaman yaşanacak sorusunu gündeme getirdi.

Prof. Dr. Ahmet Ercan, Saroz'da meydana gelen 6.2'lik depremin Marmara'da beklenen büyük depremi tetikleyecek şekilde yorumladıklarını ama bunun doğru olmadığını söyledi.

Ercan, "Saroz depremi olsa idi Kuzey Anadolu Fay hattının kuzey kolunda, Tekirdağ ve İstanbul'u etkileyecek yer üzerinde olacaktı. Halbuki deprem Bandırma-Yenice Gönen'de Truva'ya doğru olan Etili-Çan'da oldu. Bu bağımsız ve büyük bir depremdi, artçıları da oldu ve olacak. Deprem için Limni - Bozcaada depremi diye söylemek daha doğru olur. Bilimsel adı ile Etili kırığı üzerinde oldu. Etili kırığının kuzey doğu ucu Erdek ile Bandırma'nın olduğu yerden Marmara Adası'nı geçip gidiyor. Marmara ile ilgisi bu. Bir kuzey doğu ucu Marmara'da. Güney Batı ucu Biga'yı kesip Ege'ye gidiyor. Bandırma - Erdek de depremsellik açısından gergin. İstanbul'u etkileyecek bir deprem için ise, gerginlik yok" dedi.

DEPREM OLMA İHTİMALİ YÜKSEK OLAN YERLER

Ege, Güneydoğu ve Doğu'nun gergin olduğunu ifade eden Ercan, deprem olacak bölgeleri de şöyle sıraladı: Ege'de 'Etilik-Biga-Çan', 'Bandırma-Bababurnu-Gönen-Manyas Gölü', 'Foça-Midilli-Karaburun' 'Rodos-Fethiye-Finike', 'Nazilli-Denizli-Pamukkale', 'Manisa-Akhisar' ve Sisam. Göller Bölgesi'nde 'Afyon-Burdur', "Güneydoğu Anadolu'da 'Adıyaman-K.Maraş-Malatya', 'D.Anadolu'da 'Karlıova-Erzincan' ve Karadeniz'de ise 'Amasya-Merzifon'.

2015'E KADAR ZİRVE YAPACAK

Prof. Ercan Türkiye'de sarsıntıların bu yıl da dahil olmak üzere 2015'e kadar zirve yapacağını bildirdi ve "Daha yılın başında Alaska'da 7.5 büyüklüğünde deprem oldu, arkasından Adıyaman ve Bozcaada sallandı. Ve bu devam edecek. Aynı zamanda seller başladı. Tüm yer yuvarında olaylar meydana gelecek. Sadece yüzde 3'ü Türkiye'de olacak. Kentsel dönüşüm hızlandırılmalı. Karlı havadaki bir depremde insanlar nerede yaşayacak.1998'den aktivitenin arttığı günden beri olan depremler bize bu depremlerin bu üçgenlerde olacağını söylüyor" diye konuştu.

Prof. Ahmet Ercan'ın haritasındaki Bandırma-Gönen-Manyas üçgeninde yaşanacak 6 ve 7 büyüklüğündeki depremler, Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü'nün de geçen hafta açıkladığı gibi karada yaşanması durumunda can kaybına neden olabilecek, İstanbul'da da hasara yol açabilecek depremler olarak göze çarpıyor.

star

Mayoz ve Mitoz Bölünme


Mayoz ve Mitoz Bölünme


MAYOZ BÖLÜNME
Bütün döllerde kromozom sayısının değişmez kalabilmesi için (sperm ve yumurtanın birleşmesinden kromozom sayısı iki katına çıkacağından dolayı) farklı bir hücre bölünmesi gelişmiştir. Mayoz bölünme ismini alan bu tip bölünmede, kromozom sayısı yarıya indirgenir.
Mayoz bölünmenin sonunda meydana gelen gametler diğer vücut hücrelerinin aksine n sayıda kromozom taşır (bazı bitkilerde ve bir hücrelilerde bireyin kendisi yaşantısı boyunca haploid kromozomlu olduğundan mayoz bölünmeye gerek kalmaz).

Normal olarak soma hücrelerinde 2n kromozomlardan homolog olanlar, boyuna, sinaps dediğimiz aralıklarla birbirinin yakınında uzanırlar. Bu homolog kromozomların her biri ayrı bir kutba giderek, yalnız bir tanesinin bir gamete verilmesi sağlanır.
Homolog kromozomlar aynı büyüklüğe ve şekle, keza benzer kalıtsal faktörlere sahiptir. Gerek yumurta gerekse sperm oluşumu son iki hücre bölünmesine kadar aynı kurallara göre yürütülür. Daha sonra spermatogenezis (sperm oluşumu) ve oogenesiz (yumurta oluşumu) farklı şekilde meydana gelir. 
Mayozda da mitoz gibi profaz, metafaz, anafaz ve telofaz diye dört evre vardır. Bu evreler arada interfaz olmaksızın peş peşe iki kez gerçekleşir ve sonuçta dört yavru hücre meydana gelir. Mayoz bölünme ile mitoz bölünme arasındaki en büyük farka profazda rastlanır.

İnterfaz

Bölünmeye hazırlık evresidir. Mitozdaki interfaza benzemekle birlikte hücrelerin mitozdaki gibi büyüklüklerinin ve hacimlerinin artması gerçekleşmez.

Profaz-I

Kromozomlar kısalıp kalınlaşmaya başlarken, anadan ve babadan gelen homolog kromozomlar sinaps halinde ya yan yana parelel uzanırlar ya da birbirinin üzerine kıvrılırlar. Kısalma sonucunda kromozomlar mitozdaki gibi görülmeye başlar. Her kromozom iki kromatitten yapıldığından, homolog kromozomlar dörtlü demetler halinde görülür, bu görünüşe tetrat denir. Canlının vücudunda homolog kromozom kadar tetrata rastlanılır (insanda 23 tane). Kromozomların sentromerleri ayrılmamıştır.
4 kromatid için iki sentromer vardır.Ayrıca mitozdan farklı olarak bu evrede tetratlar arasında parça değişimi gerçekleşir. Crossing-over denilen bu parça değişimi tür içinde çeşitliliği sağlar. Bu evrenin sonunda çekirdek zarı parçalanarak kaybolur.

Metafaz-I

Çekirdek zarının parçalanması sona ermiş, sentrozomlar kutuplara çekilmiş ve iğ iplikleri ortaya çıkmıştır. Sentromerleri çift olan tetratlar ekvatoral düzlem üzerine dizilir.

Anafaz-I

Bu evrede tetratlar ikiye ayrılarak kutuplara giderler. Ana ve babadan gelen kromozomlar rasgele olarak birbirlerinden ayrılırlar (özelliklerimizin bazılarının anadan bazılarının babadan geçmesinin nedeni). Bu evrede kromozom sayısı indirgendiğinden kutuplara taşınan yani oğul hücrelere geçecek olan kromozom sayısı vücut hücrelerinin kromozom sayısının yarısı kadardır.

Telofaz-I

Hücrenin iki kutbunda bulunan kromozomlar uzayıp incelmeye başlar. Etraflarında çekirdek zarı oluşur. Sitoplazmanın boğumlanmasıyla da haploid sayıda kromozoma sahip iki yavru hücre oluşur.Buraya kadar geçen olaylar mayoz-I olarak adlandırılır. Bundan sonra mitozdakinin aksine arada interfaz evresi olmaksızın profaz-II'nin başlamasıyla mayoz-II başlar. Mayoz-II mitoz bölünmenin hemen hemen aynısıdır. Hücrelerdeki haploid kromozom sayısı korunarak profaz-II, metafaz-II, anafaz-II ve telofaz-II gerçekleşerek mayoz bölünmenin sonunda n kromozom sayısına sahip 4 yavru hücre meydana gelir.


Kelimeler:

Haploid: Olgun bir üreme hücresinde bulunan kromozom sayısı, vücut hücrelerinin sahip olduğu kromozom sayısının yarısına sahiptir. Kromozom sayısının yarıya inmesi sonucu oluşan "n" sayıda kromozom taşıyan hücrelere haploid hücre denir.
Sinaps: İki nöronun veya nöronla başka bir hücrenin bağlandığı yer.
Gamet: Erkek ve dişi üreme hücresina verilen ad.
Homolog kromozom: Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen çiftine sahip kromozomlar.
Tetrat: Mayoz bölünme sırasında homolog kromozomların birbirlerine sarılarak oluşturdukları dört kromotitli yapı.
Crossing-over: Eşey ana hücrelerinde gerçekleşen mayoz bölünmenin profaz I safhasında oluşan tetratların kromatitleri arasındaki parça değişimi.
Sentromer: kromozomlarda kardeş kromotidleri bir arada tutan kısım.


MİTOZ BÖLÜNME

Mitoz bölünmenin başlangıcını saptamak olanaksızdır. Fakat hücrede bazı değişiklikler olur; hücre içeriği jel haline geçer, metabolizma durur, çekirdeğin hacmi hızla büyür. Kromatid iplikleri belirginleşir ve boyanmaya başlar.
G2 evresinin tamamlanması, kromozomların türlere özgü şekil ve sayıyı kazanmasıyla mitoz bölünmeye geçilir. Işık mikroskobunda kromozomlar artık rahatlıkla görülebilir. Bu süre yaklaşık bir saat sürer. Bu evredeki hücreler küre şeklindedir ve etrafındaki cisimlere kuvvetle bağlanmamıştır. Mitoz bölünme; profaz, metafaz, anafaz ve telofaz diye dört evreye ayrılır.

Profaz

Başlangıcında çekirdek içinde ince uzun kromatid iplikleri halinde görünen kromozomlar, yavaş yavaş helozon şeklinde kıvrılarak kalınlaşmaya başlar ve görülebilir duruma geçer. kalınlaşma ve kısalma anafaza kadar devam edebilir. Bu arada eş kromozomlar birbirlerinden fark edilemeycek kadar sıkıca bağlıdırlar.
Bu evrede birbirine sentromerlerle bağlanmış olarak duran kromozomların her birine kromatid denir. Sentrozomlar ayrılarak her biri bir kutba gitmeye başlar ve aralarında iğ iplikleri oluşur. Profazın sonuna doğru iğ iplikleri ile kromozomlar arasında bağlantı kurulurken, sentrozomlardan hücre zarına uzanan iğ iplikleri de oluşur ve çekirdek zarı eriyerek kaybolur, kromozomlar sitoplazma içerisine dağılır.

Metafaz

Kromozomlar çok kere bir çember gibi, bazen de karışık olarak ekvatoral düzlem üzerinde dizilirler. Genellikle küçük kromozomlar merkezde, büyükler çevrededir. Diziliş türlere özgü bir özellik gösterir. Kromozomlar eşit olarak kutuplara çekileceğinden, ortada belirli bir denge kurulana kadar beklenilir.
Profaz 30-60 dakika sürmesine karşılık, metefaz ancak 2-6 dakika sürer. her bir kromozomun sentromeri belirgin olarak ikiye bölünür ve kromatidler tam olarak birbirinden ayrılır.

Anafaz

Ekvatoral düzlemdeki kardeş kromozomlar kutuplara bu evrede taşınırlar. Kasılma özelliği olan sentrozomların iğ iplikleri sayesinde kromozomların yarısı bir kutba, diğer yarısı öbür kutba gider. Kromozomların kutuplara ulaşmasıyla bu evre sona erer.
Bitki hücrelerinde sentrozom bulunmadığı için kromozomların taşınması sitoplazma hareketleriyle ve sitoplazma kökenli iğ ipliklerinin yardımıyla olur. Bu evre de yaklaşık olarak 3-15 dakika sürer.

TelofazKromozomlar daha az boyanmaya başlar. Çekirdek zarı yavaş yavaş oluşur. Kromozomlar uzayıp incelmeye başlar. Bölünme açısından çekirdek dinlenmeye geçerken, hücre metabolizması aktif hale geçer.

Bu evrenin oluşumu sürerken bir yandan da sitoplazma boğum yapmaya başlar. İğ ipliklerine dik olarak boğumlanan sitoplazmanın o bölgede jel hale geçerek iki oğul hücrenin stoplazmasını ayırdığını ileri süren görüşlerde vardır. Stoplazmanın boğumlanarak ayrılması sürecine sitokinez denir. Telofazın başlangıcından iki yeni hücrenin oluştuğu ana kadar geçen süre 30-60 dakikadır. 

Dost Kazanma ve İnsanların Gönlünü Fethetme Sanatı


Çoğu defa hayatta kendimizi yalnız, yapayalnız hissederiz. Birçoğumuz, çok sıkıldığımız anlarda bile, bir dostumuza telefon açıp da "ocağa çayı koy, birazdan ailecek size geliyoruz" deme rahatlığına sahip değiliz. Veya arkadaşımıza "bu akşam yemeğe bize davetlisiniz" diyemeyiz.

Hele hele "yarın akşam yemeğe size geliyoruz" demeği aklımızın ucundan bile geçirmeyiz. Hayatta karşılaştığımız ferd", sosyal, meslek" hattâ ailev" problemlerimizi, canımızı sıkan bir yığın olayı, çok içten bir şekilde anlatacak ve bizi çok samim" bir şekilde dinleyecek, dertlerimizi paylaşacak dostlar arar durur da, fakat bir türlü bulamayız.

Halbuki büyük kentlerde yaşamaktayız ve belli bir sosyal statüye sahibiz. Etrafımızda görünüşte bir çok meslektaşımız, arkadaşımız, dostumuz ve bir yığın yakınımız, akrabamız var. Ama onlarla münasebetlerimiz hep, bir resmiyet içinde geçer ve daima aramızda geniş bir mesafe bulunur. Zaman zaman candan bir arkadaşımızın, bir aile dostumuzun veya her an yanına gidip her şeyimizi anlatabileceğimiz hürmete lâyık bir büyüğümüzün olmadığını acı acı fark ederiz.

Bütün bunların sebebi nedir? 21. yüzyıla girerken bir çok problemine çözüm üreten insan, acaba niçin bu hayat" önemi hâiz konuda cidd" bir mesafe kat edememiştir? Bizi birbirimize karşı bu kadar resm", soğuk ve mesafeli yapan sebepler nelerdir?

Aslında bütün bu soruların cevapları, bizim insanlarla münasebetlerimizde, söz ve davranışlarımızda gizlidir. Yani insanları hayatta bu kadar yalnız hâle getiren yine kendileridir. Eğer insanlar, hayatta öğrendikleri bir çok konu için ayırdıkları zamanın belki yüzde birini, bu soruların cevaplarını bulmak için harcasalar, bunun karşılığını hayatları boyunca fazlasıyla görürler ve çok büyük ve önemli bir problemi çözmüş olurlar.

İnsan" münasebetlerde, insanları birbirlerine yaklaştıran, onları çok samim" dost, vefakâr bir arkadaş, candan bir yoldaş hâline getiren birtakım altın kaideler vardır. İşte biz bu yazımızda bu kaideler üzerinde durmak istiyoruz.

Birinci Kural:
Arkadaşlarınızı, dostlarınızı, yakınlarınızı, hattâ hiç kimseyi tenkit etmeyiniz.

Çünkü insan" münasebetlerde tenkit çok tehlikeli bir kıvılcımdır. İnsan" münasebetler, dost kazanma gibi konularda dünyaca ünlü Amerikalı uzman Dale Carnegie bu konuda şunları anlatır:

"Çok gençtim. Yazarları konu alan bir yazı hazırlıyordum. Bazı yazarlara mektup yazıyor, onlardan cevap alıyordum. Bana gelen mektupların birinin sonunda şöyle bir not vardı: "Dikte edilmiş fakat okunmamıştır." Yani mektup birine cümle cümle yazdırılmış fakat yanlışlık, eksiklik var mı diye okunmamış. Bu mektubu gönderen yazara çok özendim.

Kimbilir ne kadar meşguldü ve şüphesiz ne kadar önemli bir insandı. Bu nottan öyle etkilendim ki, bir zamanlar Amerikan edebiyatının ünlüleri arasına girmiş olan Richard Harding Davis`e yazdığım mektubun sonuna aynı notu ekledim: "Dikte edilmiş fakat okunmamıştır." Böylece ben de önemli ve çok meşgul birisi olduğumu anlatmış oluyordum. Davis`ten cevap olarak benim yazdığım mektup geldi. Davis küçük bir not ekleyerek mektubumu iade ediyordu ve bana "Terbiyesizlik yolunda kendinizi geçmişsiniz" diyordu.

"Davis tamamen haklıydı. Belki az bile söylüyordu. Fakat neticede bana hakaret ediyordu ve ben bir insandım. Davis`in bu hareketini, haksız ve hatalı olan ben olduğum hâlde, hiçbir zaman affetmedim. Onun ölüm haberi duyulduğunda pek çok insan üzülürken, benim hissettiğim, itiraf ederim ki yalnızca yıllar önce işittiğim hakaretin acısıydı.

"İşte siz de ölünceye kadar devam edecek bir kırgınlık meydana getirmek istiyorsanız, hemen haklı veya haksız acı bir tenkide girişiniz."

İnsan kupkuru bir mantıktan ibaret değildir. İnsan daha çok hiss" bir yaratıktır. Gururu, nefs" istekleri, peşin hükümleri, doğruluğuna kesin olarak inandığı dogmaları vardır. İnsanlarla münasebetlerimizde asla unutmamamız gereken gerçek budur.

Çok tehlikeli bir kıvılcımdır tenkit. Bir kıvılcım, bir barut fıçısından farksız olan insan gururunu anında infilâk ettirebilir. Ve böylece biz, en kıymetli dostlarımızı, arkadaşlarımızı, yakınlarımızı kaybedebiliriz.

İnsan" münasebetlerde çok başarılı olan Benjamin Franklin`e başarısının sırrı sorulduğunda bunu şöyle cevaplandırmıştı:

"Her değersiz adam, durmadan tenkit eder. Durmadan şikâyet eder. Durmadan suçlar. Ben hiç kimsenin kusurundan, kötülüğünden bahsetmedim. Herkesin iyi tarafları vardır. Ben hep o iyi tarafları anlattım. Benim başarımın en önemli sırrı budur."

Netice olarak, başkalarını suçlamak, tenkit etmek yerine, onları anlamaya çalışmak, çok daha faydalıdır. İnsanların niçin, hangi sebeplerle, tenkidini düşündüğümüz şekilde davrandıklarını kavramaya çalışmalıyız. Bu yol, tenkitten çok daha tesirli ve yapıcıdır. İnsanlar arasında sarsılmaz bir sevgi, kardeşlik, dostluk, arkadaşlık, hoşgörü, nezaket ve zerâfet olması, insanların birbirini durmadan tenkit etmesiyle değil, anlamaya çalışmasıyla mümkündür.

İkinci Kural:
İnsanları takdir ediniz, onlara önemli bir kişi olduklarını hissettiriniz, onlara yalana kaçmadan iltifatta bulununuz.

Ünlü düşünür John Dewey, insanlardaki en önemli duygulardan birinin, önemli olma arzusu olduğunu söyler. Fakat ne yazık ki uyku ve gıda kadar ihtiyaç olan önemli olma arzusu, uyku ve gıda kadar kolay tatmin olmaz.

Samim" bir takdiri, iltifatı hangimiz özlemeyiz? Hangimiz bulduğumuz zaman reddederiz.

Yıllar önce çok sevdiğim ticaret adamı bir ağabeyimiz bana, "hocam, arkadaşlar yanıma geliyorlar, `ağabey sen şöylesin, sen böylesin` diye bir yığın takdir edici sözler söyleyip, çok tatlı iltifatlarda bulunuyorlar. Ben bu arkadaşların bana iltifat ederken saydıkları vasıfların, özelliklerin bende olmadığını adım gibi biliyorum fakat, yine de hoşuma gidiyor" dedi. Evet, yapmacık olmayan, samim" bir takdirden, bir iltifattan hoşlanmayacak kimse yoktur.

Güzel sözler duyma, takdir edilme, önemli, değerli bir insan olma arzusu; insanın içini kemiren açlıkların, susuzlukların en şiddetlisidir. Bazı insanlar bu arzuya esir olmadan iradelerini kullanarak kendi yerlerini bilirler, fakat büyük çoğunlukla insanlar bu arzunun tuzağına düşüp kendilerine yapılan ve gerçek olmayan abartılmış iltifatlara mağlup olurlar.

Dostlarımızı bu şekilde aldatmaya da hakkımız yoktur. Onları hakikaten kendilerinde olan güzellikleri için veya haklarında hüsn-ü zannımız olduğu takdirde, yerinde iltifatlarla meşru şekilde medh etmeliyiz. Aksi takdirde riya ve dalkavukluk gibi insana yakışmayan davranışlara girmemiz işten bile değildir.

İyi insan olmak isteyen fakat bir türlü fırsatını ve ortamını bulamayan insanların, küçük de olsa iyi yönleri varsa, bu yönlerini kuvvetlendirmeleri için onların yüzüne karşı iltifat etmek daha faydalı olur. O kişinin takdir edilmesi kendine olan güveni artıracak "demek insanlar iyi yönlerimin de farkına varabiliyorlarmış" diyerek, daha iyi olmaya gayret edecektir. Bazı bilim adamlarına göre, yaşadığımız dünyada önemli olma fırsatı bulamayanlar, kendilerine ayrı bir dünya kuruyorlar ve o dünyada çok önemli birisi olarak yaşıyorlar.

Dale Carnegie, sahasında otorite olan bir doktora soruyor: İnsanlar neden deliriyor? Doktor şöyle cevap veriyor: Hiç kimse bunu tam olarak bilemez, ancak, çoğunun gerçekler dünyasından kaçarak, önemli oldukları bir dünyaya göçtükleri muhakkak.

ABD`de çelik üretimi konusunda ondan çok daha bilgili insanlar varken, niçin Schwap`a yılda bir milyon dolar maaş veriyorlardı. Çünkü Schwap, insan idare etme sanatının ustasıydı. Schwap diyor ki:

Ben insanlara heyecan verebiliyorum. İnsanın yeteneklerini geliştirmesi ve kullanabilmesi, takdir ve teşvik edilmesine bağlıdır. Yöneticilerinin tenkitleri kadar, insanın çalışma ve başarma aşkını ve şevkini öldüren bir şey yoktur. Ben insanlara hız vermek için onları överim. İnsanlarda kusur bulmaktan nefret ederim. Beğendiğim bir şeyi takdir etmekte asla gecikmem. Bundan da büyük bir zevk alırım. Şimdiye kadar ünü, makamı ne olursa olsun tenkit yerine, iltifat duyup da daha çok gayrete gelmeyen hiç kimse tanımadım.

Üçüncü Kural:
İnsanlara karşı gülümseyiniz. Yüzünüzü ekşitmeyiniz.

Peygamber Efendimiz (sas)`in tavsiye ve davranışlarından bir çoğu dost kazanmanın pratik ölçülerini vermektedir. Daima mütebessim ve huzur veren bir çehre ile insanların arasında bulunan, üzüntülü olsa bile yüzünü ekşitmeyip ancak mahzun duran bir Nebi`nin ümmeti olan bizler, maalesef sokakta, okulda, otobüste hep suratımız asık ve her an patlayacakmış gibi geziyoruz.

Dördüncü Kural:
İnsanlara karşı cömert olunuz. Küçük menfaatlere tenezzül etmeyiniz.

Cömertlik ve eli açıklık en önemli vasıflarınızdan biri olsun. Bu sizi asla fakir yapmaz ve sizin iktisatlı yaşamanıza bir eksiklik getirmez. Bir çay içirmekle, bir yemek yedirmekle çok gönüller fethedebilirsiniz; bir çay içirmekten kaçarak, insanlar arasında pinti diye anılmakla da çok insanı kaçırabilirsiniz.

Beşinci Kural:
İnsanlardan selâmı esirgemeyiniz.

Selâmla girdiğiniz bir yerde ve bir toplulukta size karşı olan peşin hükümler ve kötü bakışlar birden değişecek ve ortalık yumuşayacaktır. İnsanların gerilimi ve atmosferin sıkıntısı rahatlamaya dönüşecektir. Kırıcı konuşma yapmaya hazırlananların süngüleri düşecektir.

Altıncı Kural:
İnsanlara karşı açık ve doğru sözlü olunuz, fakat bu sizin her doğruyu, hem de katı ve kırıcı bir üslûpla söylemenizi gerektirmez.

İnsanlara karşı ikiyüzlü davranmayın, açık ve net olarak düşüncelerinizi yumuşak ve sakin, mümkünse mütebessim bir şekilde söyleyiniz. Söyleyecekleriniz arkadaşınızın küçük düşmesine sebep olacak bir davranışı ise ve onun pişmanlığını hissettiniz ise söylemeyin ve Allah (cc)`ın Settar ismine uygun davranın. Eğer bu kötü davranışını düzeltmesini istiyorsanız, kimsenin olmadığı bir yerde onu üzmemeye ve kırmamaya çalışarak, hattâ özür dileyerek ikaz etmeye bakın.

Netice olarak arkadaşlarımızı, dostlarımızı, yakınlarımızı, hattâ hiç kimseyi tenkit etmeyelim. İnsanları daima takdir edelim, onlara önemli bir kişi olduklarını hissettirelim ve sevdiklerimize iltifatta bulunalım. Daima mütebessim ve güleryüzlü olalım, cömert davranalım, selâmı eksik etmeyelim. İşte o zaman çevremiz her şeyini bizimle paylaşmaktan mutluluk duyan dostlarımızla dolacak ve biz onların gönüllerinde daima seçkin bir yere sahip olacağız.

www.kisiselgelisim.org.tr

İnsan ilişkileri yazıları