Sayfalar

29 Eylül 2012 Cumartesi

Şizofren kişiyi nasıl tanırsınız


Şizofren kişiyi nasıl tanırsınız


PROF. DR. ORHAN DOĞAN, ŞİZOFRENİK BOZUKLUKLARI 500 SORU – 500 YANIT EL KİTABINDA ANLATTI…
SORU: Katatonik taşkınlık nedir?
YANIT:
 Motor etkinlikte ani bir artışı, uyaranlara abartılı tepki vermeyi, ajite bir durumu, kimi zaman öfke ya da saldırganlığı, yıkıcı olmayı kapsar. Katatonik taşkınlık sonrasında hasta güçsüz düşer ve donakalıma geçme eğilimindedir.
SORU: Olumsuz tutum (negativism) nedir?
YANIT
: Hastanın işbirliğine yanaşmamasını, en basit ve mantıklı isteklere bile uymamasını gösterir.
SORU: Manyerizm (mannerism) nedir?
YANIT
: Bir beden parçasını içine alan yineleyici davranışlardır. Garip yüz ve göz hareketleri sıktır.
SORU: Grimas (grimacing) nedir?
YANIT
: Ortaya konan etkinlikle ve toplumsal durumla uyumlu olmayan yüz hareketleri/buruşturmadır.
SORU: Stereotipi (stereotypy) nedir?
YANIT:
 Görünür açık bir anlamı olmayan kalıplaşmış, yineleyici el, kol, beden hareketleridir. Daha çok kronik hastalarda görülür.
SORU: Ekopraksi (echopraxia) nedir?
YANIT
: Hastanın karşısındakinin davranışlarını yinelemesidir.
SORU: Otomatizma (automatism) nedir?
YANIT
: Hastanın verilen komutlara ya da söylenenlere, sonuçlarını düşünmeden uymasıdır.
SORU: Şizofreni hastalarında dürtü kontrol bozukluğu nasıl görülür?
YANIT
: Hastanın, istekleri reddedildiğinde ya da bir stresörle karşılaştığında ani, içsel dürtülerine göre ve sonuçlarını düşünmeden davranmasıdır. Düş kırık-lığına uğramaktan öfkelenmeye, küfretmeye, tehdit etmeye, fiziksel saldırgan-lığa/yıkıcılığa, yaralamaya/öldürmeye kadar değişik biçimlerde görülebilir.
SORU: İçe kapanma (autism) nedir?
YANI
T: Hastanın, gerçek dış dünyayı bir kenara itip kendi gereksinmelerine ve düşüncelerine uygun bir iç dünya yaratması ve bu iç dünyasında yaşaması durumudur. İçe kapanma durumunda hasta dış dünyayla ilişkisiz gibi, bir köşede kendi halinde, sessiz görünebilir. Ancak bu görünüşün altında çok renkli, canlı bir iç dünya yatabilir.
SORU: Şizofreni hastalarında yaygın olarak görülen genel davranışsal bozukluklar nelerdir?
YANIT:
 Bu hastalar dağınık, pis, kendilerine bakımları yetersiz, kötü giyimli, bir işte sebat etmeyen, garip davranışlarda bulunan kişiler olarak görülebilir. Örne-ğin, burun karıştırma, tükürme, garip cinsel davranışlar, başkalarının yanında masturbasyon yapma, çırılçıplak soyunma görülebilir. Bu hastalarda toplumsal ilgilerde azalmayla birlikte toplumsal çekilme de görülebilir.
SORU: Şizofreni hastalarında görülebilen fiziksel belirtiler nelerdir?
YANIT:
 Bu hastalarda bilinen bir başka hastalık yoksa, fizik muayene bulguları normal sınırlar içindedir. Ancak uyku, iştah, cinsel işlev bozuklukları görülebilir.
SORU: Şizofreni hastalarında görülen uyku bozuklukları nelerdir?
YANIT:
 Bu hastalarda uykusuzluk, çok uyuma, uyumaya eğilim, ya da uyku-uyanıklık döngüsünde bozukluk görülebilir. Uykuya eğilim bazı ilaçların yan etki-sine bağlı olabilir.
SORU: Şizofreni hastalarında görülen iştah bozuklukları nelerdir?
YANIT:
 Bu hastalarda iştahta azalma ve zayıflama, iştahta artma ve kilo alma görülebilir. İştah artışı ve kilo alma ilaçların yan etkisine bağlı olabilir.
SORU: Şizofreni hastalarda görülen cinsel işlev bozuklukları nelerdir?
YANIT:
 Bu hastalarda uygunsuz biçimde ve çok masturbasyon yapma, cinsel istekte azalma ve cinsel güçsüzlük görülebilir. Son iki belirti bazı ilaçların yan etkileri olarak da görülebilir.
SORU: Şizofreni hastalarında görülen diğer belirtiler nelerdir?
YANIT:
 Bu başlık altında yukarıda söz edilmeyen fakat şizofreni hastalarında görülen belirtiler ve özellikler gözler geçirilecektir: Gerçeği değerlendirme yetisi, yargılama ve içgörü, depresyon, intihar, saldırganlık/öldürme, evsizlik, hasta-ların güvenilirliği, doğurganlık oranı, psikolojik testler, nöropsikolojik testler, yansıtmalı testler, nörolojik belirtiler, madde kötüye kullanımı ele alınacaktır.
SORU: Gerçeği değerlendirme yetisi (reality testing) nedir?
YANIT
: Kişinin neyin gerçek, neyin düş; ya da neyin dış dünyayla ilgili neyin kendi iç dünyasıyla ilgili olduğunu ayırt etme yetisidir.
SORU: Şizofrenik hastalarda gerçeği değerlendirme yetisi nasıldır?
YANIT
: Bu hastalarda gerçeği değerlendirme yetisi bozuktur. Zihinsel gerçekler dış dünyanın gerçeklerinin yerini alır, aralarındaki ayrım yapılamaz. Bu yetinin bozukluğu şizofrenik bozukluklara özgü değildir, tüm psikozlar için geçerlidir.
SORU: Şizofreni hastalarında yargılama (judgement) ve içgörü (insight) nasıldır?
YANIT:
 Şizofreni hastalarının ruhsal durumlarının farkında olmaları ve durumla-rını değerlendirmeleri yetersiz ya da bozuktur. Bu durum hastalığının olabile-ceğini fakat durumunun ciddiyetini anlamamaktan, hasta olmadığına inanmaya ya da şiddetli bir yadsımaya kadar değişebilir. Gerçeği değerlendirme yetisinin bozuk olmasıyla da ilgilidir.
SORU: Şizofreni hastalarında depresyon/depresif belirtiler görülebilir mi?
YANIT
: Şizofreni hastalarında depresif belirtiler ya da depresyon görülebilir. Herhangi bir zamanda şizofrenik hastaların %25′inde depresif belirtiler ortaya çıkmaktadır. Depresif belirtiler bazı klasik antipsikotiklerin yan etkileri olarak da görülebilmektedir.
SORU: Depresyon/depresif belirtiler en çok bozukluğun hangi evresinde ortaya çıkar?
YANIT
: Bu durumlar en çok şizofrenik bozukluğun başlangıcında ve klinik belir-tiler yatıştıktan sonra ortaya çıkar.
SORU: Şizofreni hastalarında intihar girişimi görülür mü?
YANIT:
 Şizofreni hastaları arasında en yaygın ölüm nedeni intihardır.
SORU: Şizofreni hastalarında intihar girişimi ve intihar oranları nedir?
YANIT:
 Şizofreni hastalarının %50′si yaşamlarında en az bir kez intihar girişi-minde bulunmaktadır. Yirmi yıllık bir izlemede intihar nedeniyle ölüm oranı %10-15 arasında bulunmuştur.
SORU: Şizofreni hastalarının intihar/intihar girişimleri cinsiyete göre değişir mi?
YANIT
: Bu hastalarda intihar girişimi/intihar kadın ve erkeklerde eşittir.
SORU: Şizofreni hastaları için intiharın risk etkenleri nelerdir?
YANIT
: Şizofreni hastalarında depresif belirtilerin varlığı, genç yaşta olmak, hastalık öncesi işlevsellik düzeyinin yüksek olması intihar için risk etkenleridir.
SORU: Şizofreni hastalarında saldırganlık/cinayet daha sık mı görülür?
YANIT
: Şizofreni hastalarında dürtü kontrol yetersizliği, öfke, varsanısal davra-nışlar gibi nedenlerle) sözel ya da fiziksel saldırganlık görülebilir. Saldırganlık kimi zaman cinayetle de sonuçlanabilir. Ancak şizofreni hastalarında saldır-ganlığın toplumdaki saldırganlığa göre daha çok olup olmadığı tartışmalıdır.
SORU: Şizofreni hastaları arasında evsizlik (homeless) hangi orandadır?
YANIT:
 Yabancı ülkelerde şizofreni hastaları arasındaki evsiz olma sorunu daha çok yeterli biçimde izlenmeyen hastaların kurum dışına bırakılmasıyla ilgilidir. Evsiz şizofreni hastalarının oranı tam olarak bilinmiyor, fakat ABD’de evsizler arasındaki şizofreni hastalarının oranının 1/3-2/3 olduğu tahmin ediliyor.
SORU: Şizofreni hastalarının verdikleri bilgiler güvenilir midir?
YANIT
: Şizofreni hastalarının herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olan ya da olmayan hastalardan daha az güvenilir olmadıkları kabul edilir. Ancak şizofrenik bozukluğun doğasından dolayı ek kaynaklarla bilgiler doğrulanmalıdır.
SORU: Şizofreni hastalarının doğurganlık oranları toplumdan farklı mıdır?
YANIT:
 Şizofreni hastalarının tedavisinde psikotrop ilaçların kullanılması, ayak-tan tedavinin yaygınlaşması, uyumlandırma çalışmalarının artması gibi etkenler şizofreni hastalarının arasındaki evlenme ve doğurganlık oranlarını artırmıştır. Bu artışla, şizofreni hastalarının doğurganlık oranları toplumdaki doğurganlık oranına yaklaşmıştır.
SORU: Şizofreni hastalarında psikolojik testlerin sonuçları nelerdir?
YANIT
: Şizofreni hastaları psikolojik testlerin çoğunda kötü performans gösterir. Şizofreni hastalarının performansı daha çok organik mental bozukluğu olan hastaların performansına benzer. Veriler, şizofrenik bozuklukların birçok zihinsel yetinin normal işlevselliğini bozan bir beyin hastalığı olduğu düşüncesiyle uyum-ludur ve saptanan veriler bozukluk sürecinin kendisiyle ilgilidir.
SORU: Şizofreni hastalarında nöropsikolojik testlerin sonuçları nelerdir?
YANIT
: Bu testlerin sonuçları bilateral frontal ve temporal lob işlev bozukluklarıyla uyumludur.
SORU: Şizofreni hastalarında yansıtmalı (projective) testlerin sonuçları nelerdir?
YANIT:
 Yansıtmalı testler şizofreni hastalarının garip düşüncelerini gösterebilir.
SORU: Şizofreni hastalarında nörolojik işaret ve belirtiler görülür mü?
YANIT:
 Lokalize olan ve olmayan nörolojik işaret ve belirtiler şizofreni hasta-larında diğer psikiyatrik bozukluğu olan hastalardan daha sık görülür.

Çocuklarımıza karşı vazifelerimiz


Çocuklarımıza karşı vazifelerimiz


Terbiye ortamı hazırlama Çocuklarımızın mükemmel yetiştirilebilmesi için ortamın da mükemmel olması şarttır. Evet, her çocuk ortama göre şekillenir ve bir manada o, ortamın çocuğu sayılır.
 
Unsurların başında yuva gelir. İkinci olarak mektep, üçüncü olarak arkadaş ve dost çevresi ve dördüncü olarak da ders ve mütalâa arkadaşlığı gelir.
Siz çocuğun gezip-tozacağı ortamları iyi belirleyememiş, onun insiyaklarını bu istikamette geliştirememiş iseniz, çocuğunuzun bir gün mutlaka herhangi bir virüs kapması kaçınılmazdır.
Evet, bu çocuk, ortam bozuk olduğu takdirde bir gün kat'iyen bozulacaktır. Onun için vasatı, hanenizden başlamak suretiyle, yolun her menzilinde ve hayatın her ünitesinde çocuğunuzun mükemmel yetişmesine müsait hâle getirmelisiniz; çünkü olan olduktan sonra zamanı geriye işletip durumu düzeltmemiz mümkün değildir.
Haram lokma yedirmeme
Çocuğun, anne karnındaki teşekkülünün ilk döneminden başlayarak onun helâl ve meşru rızıkla beslenmesi de fevkalâde önemlidir.
Damarlarınızdaki bir parça haram ya da şu veya bu şekilde elde ettiğiniz şüpheli bir nesne o çocuğun muvakkat veya müebbet kayma sebeplerinden biri olabilir.
Kem nazarlara karşı koruma
Çocuk dünyaya geldikten sonra, gıdasına, bakımına, görümüne dikkat ettiğimiz gibi, onun kem ve hain nazarlardan korunması da çok önemlidir.
Meselâ, duyguları kirli, düşünceleri kirli, tavırları kirli, sözleri kirli, mücrim ve günahkâr gözlerin ifraz ettiği şerarelerle, o çocuğun ince bir kısım duygularının dumura uğrayabileceği mutlaka hesaba katılmalıdır.
Aile ortamını düzenleme
Çocuk daha iki-üç yaşındayken ağzından çıkan ilk sözün tabii olanı 'anne-baba', iradisi de 'Allah' olmalıdır. Çünkü Allah Evvel'dir, Allah Ezelî'dir, Allah Ebedî'dir.
Sonra bu esaslı atkı üzerine diğer şeyler bina edilecek, yaşına ve idrak ufkuna göre vatan, toprak, bayrak, hürriyet, istiklâl vb. terimler de bunun etrafında örgülenecektir.
Şayet, çocuk ilköğretimde okuyorsa ona göre malumat verilecek. Lisede okuyor, felsefe ve sosyal bilimler, içtimai bilimlerle iştigal ediyorsa, o seviyenin malzeme ve materyaliyle takviye edilecektir.
Bir evde, Allah denilip rükûa ve secdeye gidiliyor, Allah denildiğinde ayakların bağı çözülüyorsa çocuğun ilk kelimesinin 'Allah' olması da kolaylaşacaktır. Çünkü böyle bir evde her şey yörüngesinde sayılır.
Muhabbetin dozunu ayarlama
Cenâb-ı Hak, bir çocuk ihsan edince, bütün kalbimizle ve sınırsız bir muhabbetle ona yönelerek -hâşâ ve kellâ- Allah'ı sevme ölçüsünde bir alâka ifratına da girmemeliyiz.
Allah nazarında bu, bir nevi şirk sayılabilir. Evet, doğrudan doğruya evlât sevgisine dalıp Allah'ı unutmanın büyük bir yanlış olduğu şüphesizdir. Ayrıca, bir yönüyle çocuğa karşı sizi böyle hesapsız hareketlere sevk edecek derecede bir sevgi de zararlıdır.
İşte Allah nezdinde yasaklanan sevgi de bu olsa gerek. Allah'a karşı göstereceğiniz muhabbeti, herhangi bir fâniye tevcih ettiğinizde o sevgi bazen gayretullaha dokunabilir.
Evet, şu hususlardan ötürü sevgide i'tidal çok önemlidir:
Gönüllerin sultanı Allah (cc)'tır. Gönülde O'nun muhabbetinin yerini hiçbir muhabbet almamalıdır.
Kat'iyen bilmeliyiz ki bu yavru, Allah'ın bize bir emanetidir. Bizim o yavruya duyduğumuz sevgi ve alâka, o emanetin bakım ve görümü için verilmiş bir avans ve bir teşvik primidir. Evet, sizin o yavruya karşı sevginiz, sadece Rahman ve Rahîm olan Allah'ın bir hediyesidir ve Allah'ın size tevdi ettiği o emanete kusursuz bakmanız için verilmiştir.
Güzel örnek olma
Yetiştirme durumunda olduğumuz çocuklarımıza karşı duygularımız, düşüncelerimiz, sözlerimiz, kalbî hayatımız, davranışlarımız hep örnek olma hedefine bağlanmalıdır.
Evet, onların mükemmel şekilde yetişmesini istiyorsak, bu hususa fevkalâde dikkat etmek zorundayız. Meselâ, onların namaz kılmalarını arzu ediyorsak, namazı gözlerinin önünde kemâl-i ihtimam ile eda etmeli, Allah'a karşı edebin sınırları konusunda tavrımızı ortaya koymalıyız.
Hep doğru söylemeli ve yalandan uzak olmalıyız. Onların uygunsuz söz söylemelerini arzu etmiyorsak, o evin içinde, uygunsuz hiçbir söz söylenmemeli ve onların hafıza lûgatlarına uygunsuz kelimeler kat'iyen yazılmamalıdır.
Kur'ân-ı Kerim okumalarını, Kur'ân'ın hakikatlerine aşina olmalarını istiyorsak, o evin içinde sabah akşam, hem de onların duyacağı şekilde Kur'ân müzakere etmeli, Kur'ân'ın o muallâ mevkiine ihtiram göstermeliyiz ki, onları çelişkiye itmeyelim.
Çocuklara kadirşinaslık hissi ve Allah sevgisi kazandırma
Bilindiği üzere çocuk, belli bir seviyeye kadar ibadet ü taatle mükellef değildir. Binaenaleyh o, bu dönemde namazında, orucunda ve sair dinî vecibelerinde yaptığı kusurlardan ötürü tedip edilmez; edilmemeli ve hele asla itap görmemelidir.
Ancak, şu da bilinmelidir ki, henüz mükellef olmadığı bu devrede, ona anlattığımız şeylerin hiçbirisi, ömür boyu onun hatırından, kafasından, kalbinden çıkmayacaktır. Onlara karşı kadirşinaslığımız da bu ölçüde pekiştirilmesi gereken bir husustur.
Evet, çocuklarımızın kadirşinas olmalarına dikkat etmemiz çok önemlidir. Onlar, kendilerine gelen ihsanları bilmeli, nimet karşısında Allah'a da, insanlara da mutlaka teşekkür etmelidirler.
Kadirşinaslık hissi, sonraları daha da derinleşerek Allah'ın (cc) nimetleri karşısında O'nu, hep hamd ü sena eden biri ve insanlardan gördüğü iyilikler karşısında da müteşekkir biri hâline getirecektir.
1 - Çocuklarımızın mükemmel yetiştirilebilmesi için ortamın da mükemmel olması şarttır. Evet, her çocuk ortama göre şekillenir ve bir manada o, ortamın çocuğu sayılır.
2 - Bir evde, Allah denilip rükûa ve secdeye gidiliyorsa, çocuğun ilk kelimesinin 'Allah' olması da kolaylaşacaktır. Çünkü böyle bir evde her şey yörüngesinde sayılır.

Güzel konuşmanın püf noktaları


Güzel ve etkili konuşmayı çoğunlukla eksik tanımlar ve anlarız. Güzel konuşma bir spikerin, bir tiyatro sanatçısının, kendisine verilen metni veya düşünceyi tonlama, vurgu ve benzeri kurallara bağlı kalarak canlandırması şeklinde sanılmaktadır. Oysa bu güzel ve etkili konuşmanın yalnızca bir yönünü oluşturmaktadır. Sadece kulağa hoş gelen duygu ve dileklerin dışa vurumu konuşmanın tamamı değil yalnızca bir bölümüdür.
Güzel konuşma bir kimsenin başkaları karşısında, önceden planlanmamış bile olsa duygu, dilek ve düşüncelerini etkili bir biçimde anlatma becerisidir. Bu yüzden güzel konuşma tıpkı okumada olduğu gibi, beyinden başlayarak vücudumuzdaki birçok organın birbiri ile uyum içinde çalışması ile oluşan bir yetenek, alışkanlık, beceri ve sanat olarak tanımlanabilir.
Bu işin sırrı nedir?
Öyle insanlar vardır ki; onlar konuştukları zaman soluduğunuz havanın bile onların sayesinde olduğunu zannedersiniz. Yani; konuşmaları öylesine etkilidir ki, bulundukları her ortamda, kısa bir sürede insanları etraflarında halka yapmayı başarırlar ve çevreleri üzerinde kıskanılacak bir etkileri vardır.
Konuya başka bir açıdan bakacak olursak, bildiğiniz gibi iş görüşmelerinde işveren personelini işe almadan evvel bir mülakattan geçirir. Burada amacı sınırlı bir sürede karşısındakini maksimum ölçüde tanımaya çalışmaktır. Bu görüşmelerin sonunda bazen bir bakarsınız sizden çok daha az özelliklere sahip birisine, o çok istediğiniz işi, kaptırıvermişsiniz, hatta bazen hoşlandığınız kişiye bile...
"Bu işin sırrı nedir?" diyecek olursanız bu cevap son derece açık; güzel konuşmayı becerebilmek...
Çünkü konuşmak yalnızca düz bir iletişim aracı değildir. Kişinin tüm duyguları yanı sıra tüm düşüncelerini de çevresine ulaştırabildiği en etkin yoldur.
İlgiyi dağıtmadan...
Güzel konuşmak için Psikolog Jack Marrison Pollack'a kulak verelim:
Birçoğumuz, ne söyleyeceğimizi düşünmekten, başkalarının söylediklerini doğru dürüst dinlemeyiz. Eğer siz onları dikkatle dinlerseniz, onlar da sizi, ilgiyle dinler. Karşınızdakine yetenekli olduğu konuda konuşma imkanı verirseniz, sıkıntılı bir sessizliği önlersiniz ve çoğunlukla karşınızdaki, anlattıklarına o denli dalar ki, iki insanın konuşmasına en çok engel olabilecek olan sıkılganlığı, unutmuş olur.
Konuşurken, en küçük ve gereksiz; hiçbir noktayı atlamadan anlatırsanız, karşınızdaki kişi, siz daha ana konuya gelinceye kadar sıkıntıdan patlar ve ilgisi dağılır. Konuşmaya, başlamadan durup, önce aklınızda kelimeleri seçinBir konudan ötekine atlamayın. Konuşurken, konuştuğunuz kişinin yüzüne bakın, mırıldanmayın.
Bir sorunun akıllıca sorulmasıyla, karşınızdaki kişinin "açılmasına" sebep olursunuz. "İşler nasıl?" ya da "ne haber?" gibi sorular gereksizdir. Fakat, "işe nasıl başladınız?" veya "sizce nasıl" gibi sorular karşınızdaki kişiyi konuşturur ve sizin de gerekenden fazla konuşmanızı önler. Çoğu kez, ne konuştuğunuz değil de, nasıl konuştuğunuz önemlidir. Dostça bir tartışma konuşmayı zenginleştirir, fakat sertçe sarf edilen bir söz, iki tarafın da hırsa kapılıp, birbirlerinden uzaklaşmalarına sebep olur. Eğer biri konuşurken konuşmaya girmeniz gerekirse, konuşmayı keserken yumuşak bir cümle kullanmanız gerekir. Çoğu kez bizi sinirlendiren ve rahatsız eden kişilerle konuşmak zorunda kalırız. Böyle durumlarda konuşulan konu ile ilgilenmeye çaba harcayın. Birini haklı olarak övmek onun ilgisini kazanmak olur. İnsanlara kompliman yapmayı öğrendiğiniz an, sohbetiniz de daha zenginleşir.
Nelere dikkat etmeli?
Sözlü anlatımda konuşmacının önünde geniş bir zaman, tekrar tekrar okuma ve düzeltme imkânı yoktur. Bu sebeple usulüne uygun etkili ve güzel bir konuşma yapmak, aynı konu hakkında yazı yazmaktan daha zordur. Güzel yazı yazan biri aynı derecede iyi bir konuşmacı olmayabilir.
Güzel ve etkili konuşmak her ne kadar kolay bir iş olmasa da yukarıda sıralanan konuşma yanlışlarından sakınmakla, bu konuyla ilgili kaynakları ve örnekleri incelemekle, biraz çaba ve dikkatle en azından öncekilerden daha iyi ve başarılı bir konuşma yapmak mümkündür. Konuşma eyleminin gerçekleştiği bir ortamda konuşmacı veya dinleyici olarak bulunuyorsanız aşağıdaki hususlara da dikkat etmelisiniz.
-Muhatabınıza önem verin, saygılı olun ve övünmeyin. Bu aynı zamanda kişinin kendisine olan saygısının da gereğidir. Siz muhatabınıza saygı göstermezseniz o da size saygı göstermeyecektir.
-Samimî olun ve yapmacıklıktan sakının. Sözlerinizin ve tavırlarınızın birbirini desteklemesi inandırıcılığınızı artıracaktır. Söylediklerinize öncelikle sizin inandığınız her hâlinizden belli olmalıdır.
-Yere, zamana, duruma, muhataba uygun bir konu seçin ve boş konuşmayın. Düşündüklerinizin hepsini söylemeyin fakat söylediklerinizi düşünüp söyleyiniz. Söyleyecek sözünüz olmadığı zaman susmasını biliniz. Sözü gereksiz yere uzatmayınız.
-Çevrenizdekilere sık sık nasihat vermeye kalkışmayın. Sizin düşünceniz sorulursa usulüne uygun olarak karşılık verin.
-Konuşurken kelime seçimine, bunları doğru söylemeye ve üslûbunuza özen gösteriniz. Söz varlığınızı genişletmeye çalışın. Sınırlı bir dille, tekrarlanan kelimelerle konuşmayın.
-Mümkün olduğu kadar sağlam cümleler kurmaya çalışın. Uzun cümlelere hâkim olamıyorsanız kısa cümleleri tercih edin.
-Sesin insanın kişiliğini yansıtan önemli bir unsur olduğunu unutmayınız. Dalgınlık, yorgunluk, hastalık, korkaklık, zayıflık, çekingenlik, kendini beğenmişlik gibi nitelikleri konuşmaya yansıtmamaya özen gösterin.
-Sesinizin tonunu duygu ve düşüncenizin özelliğine göre ayarlayın. Tek düze ses tonuyla konuşmayınız, gerektiği yerde ses tonunuzu değiştirin. Vurgulara dikkat edin.
-Konuşmada jest ve mimiklerden aşırılığa kaçmadan, gerektiği ölçüde söz ve düşüncenin ahengine uygun olarak yararlanın.
-Bir sunuş konuşması yapmanız gerektiği zaman (konuyu ne kadar iyi bilirseniz bilin) mutlaka hazırlık yapın.
-Dinleyicilerinizle göz irtibatını kesmeyin. Konuşma sırasında bir noktaya, bir yere veya bir kişiye değil, dinleyicilerinizin hepsine ve her tarafa bakarak konuşun.
Kigem.com

28 Eylül 2012 Cuma

Etkileyici bir konuşma yapma için nelere dikkat edilmelidir?

Etkileyici bir konuşma yapma için nelere dikkat edilmelidir?

A.Diksiyon 
Konuşmanın seyrine göre ses tonunda iniş ve çıkışlar yapılarak dinleyicilerin dikkati canlı tutulmalıdır.

B.Konuşmaya giriş 
Dinleyicilerin dikkatinin en yoğun olduğu an sunuşun başlangıcıdır. Bu anı iyi değerlendiremezseniz dinleyiciler yavaş yavaş sizden kopacaktır. Giriş çok güçlü olmalı ve dinleyicileri size bağlamalıdır. Her sunucu bu konuda kendisine belirli taktikler geliştirmeyi öğrenmelidir. Sunuşun başlangıcında dinleyicilere ve davet edenlere teşekkür ve minnet dolu cümleler, "aranızda bulunmaktan ne kadar bahtiyar olduğumu bilemezsiniz, "beni davet ettiğiniz için size şükran borçuyum", "bu güzel şehrinizde bulunmaktan çok mutluyum " gibi ifadeler dinleyiciyi sizden kopartır, daha da önemlisi inandırıcı olmaktan uzaktır. Giriş cümleleri, hiç vakit kaybetmeksizin ne anlatacağınıza dair bilgiler içermelidir. Bu anahtar mesajın iletimi sırasında, dinleyicilerin ortak bir sorunu, ortak bir ilgi alanı veya yaşamış olduklarını düşündüğünüz ortak bir anıya kısa bir dokundurma yaparak girerseniz, hepsi bütün dikkatiyle size yapışıp kalacaklardır.

Bazı kişiler sunuşun giriş kısmında dinleyenleri yumuşak bir havaya sokmak için espri yapılmasının doğru olacağını düşünürlerse de yapılabilecek en büyük hatalardan birisidir. Espri ile giriş en deneyimli sunucular için bile risk taşıyabilir. Yapılan espri beğenilmediği takdirde dileyenlerin gözünde sunucu ilk olumsuz puanını alacaktır. İş bununla da kalmaz. Sunucunun moralinin bozulması tüm sunuşu etkileyecektir. Espri merakınızı sonraya bırakın. Kendinize bu konuda güveniyorsanız sunuşun ilerleyen bölümlerinde ve çok uygun bir anda, o da gerekiyorsa espri katabilirsiniz.

ÖNCE NE ANLATACAĞINIZI ANLATIN, SONRA ANLATACAKLARINIZI ANLATIN, SONUNDA ANLATTIKLARINIZI ANLATIN 
Konuşmaya girerken :
Espiri ile giriş yapmak hatadır
Teşekkür veya benzeri sözlerle giriş yapılmaz
Giriş güçlü olmalıdır
Doğrudan konuya geçilmelidir

C. Konuşma hızı ve sunuş süresinin kullanımı 
Sunuş mutlaka önerilen zaman içinde bitmelidir. Ne önce ne sonra olmalıdır. Zamanın uzaması bir sonraki konuşmacı için dinleyenlerin ilgisini dağıtır. Yapılan araştırmalara göre konuşma süresinin 20 dakikayı aştığı toplantılarda dinleyiciler aynı kişiyi dinlemekten sıkılmaktadır. 
Konuşma hızının ayarlanması sadece tanınan süre içinde konuşmanın tamamlanması anlamına gelmez. Esas olan dinleyiciye iletilen mesajların algılanma hızının da ayarlanmasıdır. Çok hızlı ya da çok yavaş konuşmak anlaşılmaz veya sıkıcı olur. Yapılacak konuşmanın hızı ne anlamayı zorlaştıracak kadar hızlı ne de dikkat dağıtacak kadar yavaş olmalıdır. Konuşma uzmanları olağan konuşma hızının dakikada 125-175 sözcük olması gerektiğini belirtmektedirler. İngilizce'de dakikada 125, Fransızca'da dakikada 135 kelime konuşulabilmektedir. Beyinde düşüncenin oluşum hızı daha fazla olup dakikada 500 kelimeyi bulur. Beyin ve dil arasındaki bu uyumsuzluk bazen sorun yaratır. Özellikle zeka düzeyi fazla olan kişiler bir yandan konuşurken diğer yandan beyinlerinde oluşan fikirler bir kaç konu öne geçer. Eğer sunucu kafasında oluşan düşüncelerin tamamını nakletme telaşına düşerse dinleyicinin kafası karışacaktır.

KONUŞMA HIZI İÇİN BİLMENİZ GEREKENLER
Hızlı okuma öğrenilebilir.
Hızlı dinleme öğrenilemez.
Beyin-ağız interferansı yaratmayın.
Konu içideki ara başlıklarda kısa duraklamalar verin.
Anlattıklarınızın mental yönden hazmedilmesi için gereken süreyi tanıyın.

D. Ayakta sunuş 
Omuzlar geride
Ayaklar arası açıklık 20 cm
Ağırlık eşit dağılımlı

E. Oturarak sunuş 
Tercihan bacak bacak üstüne atmayın 
Geriye abartılı yaslanmayın. Bu görünüş size kendine güvenen kişi imajı değil, ukala imajı verecektir.
Dik ve çok hafif öne doğru oturun

V. KONUŞMACININ LİDERLİK YETENEĞİ

Dolaylı ve dolaysız olmak üzere iki tür liderlik yaklaşımı vardır. Sunuşlarda her ikisi de geçerlidir. Dolaysız liderlik yaklaşımında konuşmacı sunuşun içeriğini kontrol eder ve önceden belirlenmiş planlamaya bağlı kalır. Konuşmacı dinleyiciyi, konuyu ve sunuştan çıkan sonucu mutlak olarak kontrol altında tutar. Sunuşta nelerin yer alacağını, sunuşun yönünü ve vurgusunu da belirler. Doğrudan liderler zorlayıcı özetler yapar. Dolaylı liderlik dinleyicilerin daha fazla kontrol sahibi olmasına izin verir. Önceden belirlenmiş bir yapının bulunmasına rağmen konuşmacı tartışmayı özendirecek şekilde bilgi verme ve dinleyiciler tarafından yapılan katkıları biraraya getirme biçiminde sınırlı bir kontrol uygular. Dolaylı yaklaşım iletişime katılanların ihtiyaçlarına ve grup çalışmasına büyük değer verir. Dinleyenler konuşmacının belirli rolleri yerine getirmesini beklerler. Bu roller:


Uzman 

Uygulayıcı 

Yapıcı


Otorite 

Öğrenci 

Planlamacı


Lider 

Üretici 

Yönetici


İnceleyici 

Yardımcı 


İcracı 

Yenilikçi 

Kolaylaştırıcı


Esinlendirici 

Yaratıcı 

Danışman


Katalizör 

Problem çözücü 


Araştırmacı 

Karar alıcı 


İnsan 

İzleyici 


Eylem adamı 

Düşünür 



Olası rol sayının çok fazla olmasına karşın konuşmacının üç temel sorumluluğu vardır. Bunlar kolaylaştırma, özendirme ve sunuşu kontrol etmedir. 
Sunuşun kolaylaştırılması; sunuşun içeriğinin hazırlanmasıyla birlikte bir gündem çıkarma, amacı tanımlama, konuyu sunma ve tartışmanın akışını yönlendirme ile başarılır. Konuşmacı bütün dinleyicilere aktif katılma olanağı sağlamayı garanti altına almalıdır. Konuşmacı, üyeleri katılmaya çağırmalı, konuşkan dinleyicilerin tartışmaya egemen olmasını engellemeli, açık ve yerinde sorular yöneltmelidir. Konuşmacı tartışmayı hedefe yönelik tutmalıdır ve katılımı teşvik eden bir atmosfer yaratarak dinleyicileri özendirmelidir. Bunun için fiziksel oturma düzenin katılıma uygun olması gerekir. Ayrıca konuşmacının etkili iletişim yeteneklerine sahip olması ve açık bir tutum sergilemesi de etkin rol oynar. Konuşmacı içeriği geliştirme, ortamın ihtiyaçlarını saptama, sözlü olmayan iletişimi, soruları ve cevapları kullanma, özgüven sergileme konusunda ustaca davranmalıdır. Sunuşun yaklaşımına bakmaksızın konuşmacının kontrolü elinde tutması gerekir.

Güven oluşturma 
Güven; birisinin ya da birşeyin karakterine, yeteneğine, gücüne veya gerçekliğine kesin biçimde inanmak olarak tanımlanabilir. Konuşmacılar; kendini açığa vurma, açıklık, yargılayıcı olmayan tutumlar, uygun cevaplar, aktif dinleme, dolaylı sorular sorma ve sözleri destekleyen veriler, eylemler yoluyla güvenin gelişmesine yardımcı olabilirler. 
Konuşmacı yardımcı rolünü benimsediği zaman güven duygusu, dinleyicilere en iyi şekilde verilebilir. Dinleyici, konuşmacının yansıtma tekniklerinin, dolaylı sorularının ya da kendi cesaret ve desteğini nasıl kullandığının bilincinde olmayabilir. Ancak konuşmacının davranışı yardımcı bir davranış değilse, dinleyici gerçeğin farkına varacaktır. 
Aynı anda hem konuşmacı hem lider hem de yardımcı olarak işlev görmek birçok yarar sağlar. Bu üç rolü benimsemekle konuşmacı dinleyiciler ve organizasyon için bir model işlevi görür.

Tırnak mı Yiyorsunuz?


Tırnak mı Yiyorsunuz?
Tırnaklarınızı yiyorsanız, muhtemelen bu alışkanlığınıza çocukluk döneminde başlamışınızdır.

Ergenlik dönemindeki çocukların yaklaşık yarısı tırnaklarını yediklerini belirten uzmanlar, bunların dörtte üçünün bu alışkanlıklarını 35 yaşına kadar sürdürdüklerine de dikkat çekiyorlar.

Bunun gibi asabi alışkanlıkların, endişe, stres ve sıkıntı anında ortaya çıkan bilinçdışı davranışlar olduğunu söyleyen uzmanlar, tırnak yeme alışkanlığını "onikofaji" olarak isimlendiriyorlar. Tırnak yemek, sosyal açıdan da kabul edilebilir bir davranış değildir. Ayrıca, pürüzlü, yenen tırnakların çekici görünmediğini belirten araştırmacılar, bazı insanlar tırnaklarını çok kötü yediklerini, parmaklarını kanattıklarını ya da tırnaklarını kemire kemire yok denecek kadar az bıraktıklarını ifade ediyorlar. Tırnak yemenin sağlığı da olumsuz etkilediğini vurgulayan uzmanlar, tırnaklarınızı yediğinizde, ağzınız ile parmaklarınız arasında ileri geri bakteri taşıdığınızı ve eğer şeytan tırnağınızı yerseniz, tırnağınızın kenarında enfeksiyon gelişebileceğini açıklıyorlar.

Peki bu zararlı alışkanlıktan nasıl kurtulacaksınız? HowStuffWorks isimli sitede yer alan habere göre, tırnak yemeyi önlemenin 5 yolu bulunuyor:

1. Tırnaklarınızın temiz ve bakımlı olmasına özen gösterin: Bazı tırnak yiyenler için, bu saplantılı bir durum halini almıştır. Tırnaklarınızı temiz ve bakımlı tutmalısınız. Manikür kitlerinde genellikle tırnak kesme makası, bir törpü, küçük bir makas ve kütikül itici ya da manikür kürdanı bulunuyor. Evinizde ya da çantanızda küçük bir manikür kiti bulunursa, kırılan tırnaklarınızı ya da şeytan tırnaklarınızı yemeden düzeltebilirsiniz. Haftada bir kez manikür yapmaya çalışın. Gerekliyse tırnaklarınızı keserek başlayın. Zeytinyağlı ya da losyon eklediğiniz ılık suda tırnaklarınızı birkaç dakika bekletin. Tırnaklarınızdaki ölü deriyi yavaşça geriye itin. Ellerinizi kurulayın ve losyon ya da kütikül kremi sürün.

2. Caydırıcı kullanın: Eczanelerde tırnak bakımı ürünlerine bakarsanız, tırnak yemeyi bıraktıran kremleri, yağları ya da tırnak cilalarını görebilirsiniz. Bu ürünlerden birçoğu aynı zamanda başparmak emmeyi bıraktırmak için de kullanılıyor. Bu ürünlerin içerisindeki kırmızı biber özü gibi maddelerden dolayı ürünlerin tadı acıdır. Bazı insanlar evde kendi hazırladığı saf karabiber gibi caydırıcı solüsyonları kullanıyor. Ancak bunlar kolayca yıkanabiliyor, ticari ürünler ise daha uzun süre etki gösteriyor.

3. Kendinize oyalanacak alışkanlık bulun: Tırnak yeme alışkanlığınızı unutmak için tüm enerjinizi başka alışkanlıklara harcayın. Bazı insanlar için, bu ellerini meşgul tutmak anlamına geliyor. Basit bir stres topunu avuç içinde sıkabilirsiniz. Bu size yardımcı olur. Tırnaklarınızı yemek istediğiniz zaman, stres topunu elinize alın ve sıkmaya başlayın. Ya da ellerinizi meşgul etmek için boyama, dikiş dikme, örgü örme, çizim yapma ya da dantel yapma gibi el işleriyle uğraşabilirsiniz.

4. Tırnaklarınızı neden yediğinizi bulun: Öncelikle, niçin tırnak yemeye başladığınızı düşünün. Sadece bir gün buna başlayıp, alışkanlık yapmış olabilir. Bu bazı tırnak yiyenler için doğrudur. Yine de, bunların birçoğu sıkıntı, stres, korku ya da endişe anlarında tırnak yemeye başlamıştır. Belki, siz de okulun ilk günü ya da ailenizden uzak, arkadaşınızın evinde ilk kez gece yatısına kaldığınızda başlamış olabilirsiniz.
 Eğer ne zaman ve hangi koşullar altında tırnak yemeye başladığınızı bulduysanız, bununla mücadelenin yollarını da bulursunuz. Her zaman stres kaynaklarını ortadan kaldıramayabilirsiniz, ancak o an yapacak başka bir şeyler bulabilirsiniz. İşte sıkıldıysanız, kısa bir yürüyüş yapın ya da bir bardak su almak için yerinizden kalkın. Eğer uçmak sizi endişelendiriyorsa, yanınıza okuyacak kitaplar alın ya da dizüstü bilgisayarınızı yanınıza alıp film izleyin, internete girin. Hissettiklerinizi biriyle konuşmak da yardımcı olabilir.

5. Tedavi görün: Aşırı derecede tırnaklarınızı yiyorsanız, buna engel olamıyorsanız tıbbi tedavi görmenizin zamanı gelmiş demektir. Tırnak yeme alışkanlığı ya da hastalığı, obsesif kompulsif bozukluk (obsesyon ve kompulsiyonlarla seyreden anksiyete bozuklukları içinde sınıflandırılan bir psikiyatrik bozukluk) sorununa dahil bir davranıştır. Eğer böyle bir hastalığınız olduğundan şüphe ediyorsanız, psikiyatriste gidin. Size ilaç tedavisi, terapi ya da ikisini birden önerebilir. Eğer hasta değilseniz, stresli olduğunuzda kendi kendinize gevşeme tekniklerini öğrenebilirsiniz.

Çocuğun çizdiği resimlerle zekası arasında ilişki var mı?


Çocuğun çizdiği resimlerle zekası arasında ilişki var mı?
Evet. Şöyle ki;
Zihinsel yetersizliği olan çocukların resimleri  
Resimlerde belirgin herhangi bir konu yoktur. Plansızdır. Yaşıtlarının resim özelliklerinden oldukça gerilik gösterir.
Resim cılız ve ilkeldir. Çoğunlukla kağıda resim yerine çeşitli karamalar yaparlar. Ayrıntılar bulunmaz.
Örneğin insan resmi çiz dediğimizde sadece sınır belirten bir çizgi çizilir.
Gözler, ağız, burun vs. çizilmez. Ev çizdiğinde çatısı kapısı, bahçesi başka bir yere çizilir.
Çocukta resimleri ters çizme sıklıkla karşılaşılıyorsa öğrenme güçlüğü  çekebileceği düşünebilir. Örneğin ağaçların ters çizilmesi gibi...
Üstün yetenekli çocukların resimleri
Üstün kabiliyetli kişi diğer insanlardan farklı düşünebilme davranabilme kabiliyetine sahiptir.
Resimlerde dikkati çeken ortak özellikler kısaca, akranlarından üstün bir performans göstermeleri, farklı kavramlar arasında mantıklı ilişkiler kurabilmeleri, gelişmiş hayal gücü, çizilen figürlerin hareket halinde olabilmesi, renklerin genelde canlı olması kağıdın tamamının kullanılması gibi.