Sayfalar

19 Ekim 2012 Cuma


Evlilikte İşbirliği
Evlilikte rekabet duygusunu sıkça yaşayan insanların tam olarak anlayamadıkları meseleler birkaç ana başlık altında toplanır. İlk anlaşılmayan şey evliliğin bir rekabet değil ortaklık olduğu ikincisi eşin bir rakip değil hayat arkadaşı olduğu, üçüncüsü ise çiftlerin gelecek güzel günlerin hatırına ellerinden gelen her şeyi evliliğin sıhhati adına yapmak zorunda olmalarıdır.
Eşlerin birbirlerine hadlerini bildirme, ezme ve yıpratma yerine, aynı geminin yolcuları olduklarını bilip hedef birliğine varma ve koordineli çalışma yaklaşımı içinde olmaları şarttır. İnsanların birbirleriyle hedef birliğine varmadan koordineli çalışmayı öğrenmeleri mümkün değildir.
Hayata ve evliliğe bakış açısı ve evlilikten beklentisi büyük farklılık gösteren insanların birbiriyle koordineli olması neredeyse imkânsızdır. Bu durumda eş adayını belirlerken en önemli ölçüt fikir ve hedef birlikteliği olmalıdır. Hedef birlikteliği iş birliği için en önemli zemini oluşturur.
Eskiler teşrik-i mesai derlerdi. Günümüz Türkçesinde işbirliği bu kelimenin karşılığı. İşbirliği deyince ‘ortak amaç ve çıkarların bir araya getirdiği çalışma ortaklığını’ anlıyoruz. Bu kelimeyi güncel hayatımızda maddi menfaat beklediğimiz kesimlerle kurduğumuz iletişimi anlatmak için sıkça kullanırız.
Evlilik ve işbirliği kelimeleri mana itibariyle et ve tırnak kelimeleri gibi birbirlerini gerektiren bir yapıya sahiptirler. Gerçekler böyle olduğu halde eşlerin bu iki kelimeyi cümle içerisinde çok kullanmadığını görülür.
Bunun iki sebebi var: Birincisi işbirliği kelimesinin daha çok maddi ortaklıkları andıran bir şekilde algılanması. İkincisi ise evlilikte işbirliğini ihtiyaç olarak düşünmememizdir. Sebebi ne olursa olsun her iki çıkarım da yanlıştır. İşbirliğine ticari ortaklıkların dışındaki birlikteliklerde de ihtiyaç duyulur.
Zaten evlilik de bir ortaklık değil midir? Evliliğe dinimiz ‘akit’ yani bir sözleşme nazarıyla bakar. Dolayısıyla eşimiz hayatta en büyük ortağımızdır. Ayrıca mutlu bir evlilik için şart olan şeylerin sıralanmasında evlilik hayatımızın genel işleyişine etkisinden dolayı işbirliği ön sıralarda yer alır. Netice itibariyle evlenen kişi işbirliği yapmaya fazlasıyla muhtaçtır.
Evlilik bir saatin akrebi ve yelkovanı gibi veya bir fabrikanın dişlileri ve çarkları misali çiftlerden işbirliği yapabilme becerisi ister. Nasıl ki akrep çalışmasa yelkovanın gayreti beyhudedir; ya da fabrika dişlilerinden veya çarklarından birisi vazifesini yapmayınca fabrikanın diğer yapıları da ondan etkilenip vazifesini yapamaz ve fabrikadaki işleyiş duracak hale gelir.
Evlilikte eşler birbirini rakip olarak görüp yıprattıklarında aile içindeki işleyiş bundan etkilenir. Aile fertleri üzerine düşen vazifeyi yapamaz hale gelirse aileyi oluşturan fertlerin tamamı bu durumdan zarar görür. Unutmayalım ki evlilik, birçok maddi ve manevi güzelliğe vesile olacak bir fabrikadır.
Uzmanların yıllardır bizlere anlattığı ‘evlilikteki uyumun aşktan geçtiği’ iddiasını boşanma oranları çürütmektedir. Birbirine âşık olduğunu iddia edenler de, hatta benzer karaktere sahip olduğunu söyleyenler de, modernizmin bencillik anlayışı karşısında teslim-i silah etmekte ve alyanslarını bu uğurda feda etmektedirler.
 Evlendikten sonra işbirliği kuramayan dolayısıyla eşiyle ortak yönlerini artıramayan, sürekli eşine hükmetmeye çalışıp, evliliğini krize sokan ve neticede boşanan çiftlerin neredeyse tamamına yakınından şu sözleri duyabilirsiniz: ‘Biz severek evlenmiştik. Birbirimizin ruh eşiydik.’
Peki, o zaman işbirliğinin yolu sevgiden ve karakter uyumundan geçmiyorsa nereden geçiyor? Bu kesif sualin cevabı şudur ki, uzun süreli ve mutlu evliliklerin sırrı hedef birlikteliğinden geçmektedir. İşbirliği kurabilmekten, koordineli çalışabilmekten geçmektedir.
Bu noktada evliliği aslında okyanusun ortasında seyahat eden bir gemiye benzeterek meramımızı daha güzel izah edebiliriz.
Gemi personeli olan biz yani aile fertleri, eğer nereye gideceğimizi, niçin gideceğimizi, hangi hızla gideceğimizi, şu anda nerede olduğumuzu kendi aramızda kararlaştırmamışsak, gemi personeli kendi arasında işbirliği, vazife dağılımı yapmamışsa ve her ne pahasına olursa olsun bu geminin fırtınalar, tufanlar karşısında ayakta kalması adına fikir birliğine varmamışsak, üstüne üstlük üzerimize düşen görevi yapmak yerine birbirimizle uğraşır olmuşsak asla menzilimize ulaşamayacak, okyanusun ortasında bir o tarafa bir bu tarafa yalpalayacak ya gemiyi karaya oturtacak ya da batıracağız demektir.
Ayrıca gemi içerisindeki personelin problemlerinin çözülmemesi ve birikmesi karşısındaki tavrımız zamanla gemideki mevcudiyetimizi sorgulayacak hale gelecektir.
Eşlerin aynı hedefe odaklanmadıktan sonra birbirlerine odaklanmaları evlilik adına önemli bir kazanım sağlamaz. Başta severek evlenen ama hayatı farklı algılayan ve bu yüzden evlilikte işbirliği sağlayamayan farklı kültürlerin, yaptıkları evliliklerin uzun süreli olamamasının altında yatan temel esprinin bu olduğunu söyleyebiliriz.
İşbirliğinin gerçekleşebilmesi şartlarından birisi de, aynen gemi kaptanı gibi son sözü söyleyen bir kişinin ailede olmasıdır. Bu hususta çiftler birbirlerinin uzmanlık alanlarına riayet etmeli evin içiyle alakalı meselelerde ev hanımına, dışıyla alakalı meselelerde evin beyine bu yetkiyi vermelidirler. Kimse bir diğerinin uzman olduğu konuda ısrar etmemelidir.
Evlilikte işbirliği kurmak hayatın diğer ünitelerine göre daha zordur ama daha önemlidir. Zor olsa bile evlilik hayatında işbirliğine muhtacız. İş hayatında, arkadaşlık hayatında, sosyal çevremizde işbirliği kuramadığımızda inceldiği yerden kopsun mantığına sahip olabiliriz. Ama bu mantığı evlilik hayatında çalıştıramayız. Bu bağlamda evliliğe genel olarak iyi işbirliği kurma sanatı da diyebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder